26 Şubat 2022 Cumartesi

Savaşa hayır



İnsan tek çeşittir. Irka ve milliyete dayalı ayrımcılık kötüdür. Savaşsız bir toplum birleşik dünya devleti ile mümkündür. Ama maalesef şiddet diye bir şey gerçektir ve hayatın içindendir. 


Peki biz ne yapacağız? İttirdikleri zaman kolayca yere düşmeyecek adamlar olacağız ve onlar ittirmeye yeltendiklerinde bile elleri zangır zangır titreyecek. Tüm bu gücümüzü kendimizi ve insanlığı korumak için kullanacağız. 


Şunu düşüneceğiz. En kötü senaryo ne olabilir? Her şeyin güllük gülistanlık göründüğü sıcak yataklarımızdaki konforu kaybedersek ne olur? Örneğin sokakta yürürken hiç tanımadığımız biri suratımızın ortasına yumruk sallamak istediğinde ne yapmak gerekir? Yaşanmayan bir durum değil. Biri sokak ortasında bize silah çekip para isterse ne yapmak gerekir? Ya da ülkede kan gövdeyi götürecek bir savaş durumu olursa hayatta kalma becerisi yüksek o güçlü erkek olabilir miyiz?


Bir erkeğin ülkede savaş çıkarsa kaçma hakkı da vardır. Hiçbir erkek savaşmayı seçmediği için suçlanamaz. Savaşmak bir seçenektir çünkü sadece mantıklı riskler alınır. 

FARKLI BİR ÇOCUĞUN HİKAYESİ BEN X FİLMİ



Çok içine kapanık aspergerli bir çocuk olan ben X sosyal ilişkilerinde başarısızdır. Kendisine bilgisayar oyununda bir dünya kurar ve orada çok başarılıdır. Burada şöyle bir durum var. İnsan internet aracılığıyla kendisine başka bir kimlik yaratıyor ve orada kendini var edip mutlu ediyor. 

 

Ben X oyunda geldiği seviyeyi anlatırken şöyle der: ‘’Bu güçlü olduğunuz anlamına gelir. Dünyada saygı gördüğünüz.’’ Oyunda tanıştığı Scarlite diye bir kız vardır. 

 

Ben X öpüşen insanları izlerken şunu der: ‘’Taklit edebiliyorum sadece, öğrenemeyeceğim her şey. Ben hep sorunlu olan bir adamım. Ama kimse bana doğrunun nasıl olduğunu göstermedi.’’ Ben X buluştuğu Scarlite ile konuşmaya cesaret edememiştir. Çünkü nasıl yaklaşacağını bilmiyordur. Hayatı boyunca ağır zorbalık görmüş, dışlanmış ve ötekileştirilmiş birine tacizci olarak damgalanma korkusu yaşatmak manipülatif propagandanın bir parçasıdır. Ben X Scarlite karşısında susup oturmak yerine onu taciz etseydi ben daha mutlu olurdum. En azından cesaret edip aksiyon almış olurdu. Beynimize yetersiz olduğumuzu enjekte eden zehiri etkisiz hale getirmediğimiz sürece bu zor bir konu olmaya devam edecek. 

 

Okulda Ben X’in paltolonunu indirip, videoya çekmiş sonra da internette yayınlamışlardır. Ben X bu duruma çok derinden üzülmüştür. Çocukken yapılan akran zorbalığı yerini isim soyisimi internette yayınlayarak insanları sosyal ortamlardan tecrit etme davranışı almıştır. Bu sorunun çözümü herhangi bir sosyal ortama bağımlı olmamaktır. Şöyle bir toplumsal gerçek vardır, azınlık grupları herkes korur fakat zihnen farklı olan bireyleri kimse anlayıp korumaz.

 

Ben X ‘’Her şey cesarettir.’’ der ve kendisini gemiden sulara atar. Ama bu sahte bir cesarettir. Yapıcı değil yıkıcıdır. Onun ölümünden herkes suçluluk duyar. Sonradan öğreniriz ki gerçekten intihar etmemiştir. Ama insanların gerçekten onu anlayabilmesi için intihar etmiş olması gerekmiştir. 

25 Şubat 2022 Cuma

8 MARTA GİDERKEN


 

Radikal feminizm ideolojisi algı yönetimi ve manipülasyon projesidir. Trans dışlayıcı feminizm ve lezbiyen feminizm gibi türevleri mevcuttur. Bu ideolojinin savunucuları erkekleri düşman gibi görmekte bütün erkeklerin potansiyel şiddet faili ve tecavüzcü olduğunu varsaymaktadır. Manipülasyona örnek kadın cinayetleri algısıdır. Erkekler daha çok öldürülürken konu kadın cinayetleridir, çünkü asıl dert insanların öldürülmesi değil kadınların öldürülmesidir. Bu anlayışa göre erkekler insan sayılmaz. 

 

Dolayısıyla 8 martta erkekleri istemezler. Trans dışlayıcı feministler sosyal medya kültürünün verdiği cesaretle zorbalaşarak erkek ve trans kadın düşmanlığı yaparlar. Kişilik haklarına yapılan bu saldırıya karşı erkekler ve trans kadınlar korunmalıdır. Trans kadınlar doğuştan trans olmayan kadınlardan farklıdır. Bu durum onları daha üstün değil daha ezilen kılmaktadır. Çünkü sistem erkeklere (ve dolayısıyla trans kadınlara) sınırlar çizmektedir. Sistem seks işçiliği yapan veya yapmak durumunda kalan trans kadınları sadece yatak odasında sevmektedir. Başka alanlarda ve bazen acı bir şekilde yatak odasında da yoğun bir aşağılanma ve hor görülmeyle karşı karşıya kalırlar. 

 

Trans dışlayıcı feministler erkeksiz alanlar isterler. Çarpık bir beden algısıyla düşünüp trans kadınların erkek olmadığını kabul etmek istemezler. Benzer bir yaklaşım anti-gender denilen trans dışlayıcı harekette de mevcuttur. Onlara göre sadece ‘’biyolojik cinsiyet’’ vardır. Böyle bir ‘’biyoloji’’ algısı sorunludur, transgenderlar biyolojik değil midir? Anti-genderlar aynı zamanda aile savunucusudurlar. Yani trans dışlayıcı feministler ve anti-gendercıların ortak özelliği erkek düşmanı olmalarıdır. 

 

Şahsen önerim, radikal feminizm ideolojisiyle hipnoz edilmiş alanlardan uzak durun. Travma tetikleyici ortamlar size zarar verebilir. Zafer kazanmak için yüksek sesle bağırmaya gerek yoktur her zaman. Şunu sorgulayın, buraya niye erkek giremiyor? Niye yürüyüşe katılan kadınlar erkek arkadaşlarını da yanında getirememektedir? Neden bunu yaptığı zaman yürüyüşün bazı kadın katılımcıları tarafından sözlü tacize maruz kalmaktalardır?

ISSIZ ADAM FİLMİNİN ETKİLEYİCİLİĞİ


 

 

 

Issız Adam filmi ilk çıktığı 2008 yılında ben çok hoşlandığım ve unutamadığım öğretmenimi düşünerek acı çekmeyeyim diye çok popüler olmasına karşın izlemeyi reddetmiştim. Çok sonra izlediğimde ağlaya ağlaya bitirdim. Ağlamaktan korkmamalı, epey rahatlatıcı bir aktivitedir. Ben buradaki bazı yazıları ağlayarak yazıyorum. Karşı tarafa psikolojik şiddet uygulamak için ‘’Ağlayarak günlüğüne yazabilirsin.’’ diye laf sokmaya çalışanlar bunu demek istiyor olmalı.  

 

Filmin giriş sahnesinde günlük cinsel ilişkiler kuran Alper bir adamı görürüz.  Arka fonda şu müzik çalmaktadır: ‘’Bana yalan söylediler, kaderden bahsetmediler.’’ Alper bir aşçıdır. Bir gün bir kitapçıda Ada isimli bir kadınla karşılaşır. Arka fonda şu müzik çalmaktadır: ‘’Yalnız adam, tek başına.’’

 

Ada Alper’i bozmaktadır: ‘’Uzun cümle etkileyici olmuyor, düşük cümle oluyor.’’ Bu arada Ada başka yazılarımda bahsetttiğim; bana travma yaşatan kadına fiziksel olarak benzemektedir. Alper Ada’yı aynı benim 10 sene önce onu yeni tanıdığım Taksim Meydanı’nda yaptığım gibi arkasından takip eder.

 

Adam evlenmiş ve boşanmıştır. Oğluyla haftada 1 görüşmektedir ve bu vaktin yetmediğinden yakınmaktadır.  Ama sonradan öğreniyoruz ki adam bu hikayeyi uydurmuştur. Evlenmiş ve boşanmış olmayı, içindeki o çocuk sahibi olma arzusunu kafasında kurmuştur. Ada Alper’i eleştirir: ‘’Hayatın çelmesini yemiş genç adam tripleri. Öğhh. İki yatıp kalktıktan sonra benim kafam karışık, hayatta halledemediğim sorunlar var. Şimdi canın acısa da, ilerde doğru erkeği bulduğunda bana teşekkür edeceksin tripleri. Yemezler canım.’’ Alper de Ada’ya şunu der: ‘’Yemiş gibi duruyorsun.’’ Bunun üzerine Ada elindeki kahveyi Alper’in suratına boşaltır ve onu kovar. Sonra da büyük bir hırsla Alper’in yapıp getirdiği kekten yer. Ada Alper’i arar, Alper’le ilişki kurmak istemektedir ama bir yandan da Alper’in kendisini kötü hissetmesini sağlamaya çalışmaktadır. Alper keki kendisini yapmıştır ama Ada buna inanamaz, çünkü ona göre bir erkek bu kadar lezzetli yemek yapamaz. 

 

Alper Ada’ya çıkma teklifi eder. Ada şunu der: ‘’Belki ben evliyim, belki lezbiyenim, hiç mi merak etmiyorsun, sormadan etmeden.’’ Alper şunu der: ‘’Deniyorum işte. İzin ver bana.’’ 

 

Alper Ada ile yemek yapmayı öğretmek ve kişilik tahlilleri üzerinden duygusal bir bağ kurar. Sonra sevişmeye başlarlar. Yani bir takım insanların iddia ettiği gibi bir aşk ilişkisinden önce uzun bir arkadaşlık veya flört dönemi geçirilmesi gerekmez. 

 

Alper gündelik seks yaşadığı insanlara uyguladığı fetişleri Ada üzerinde uygulamaya kalkar, Ada şok geçirir.

 

Alper ilkokul arkadaşının düğününe gelmek istemez çünkü düğünleri hiç sevmemektedir. 

 

 

Benim filme yorumum: Ada’yla tüm bu yaşadıkları Alper’in kafasında olup bitmektedir. Gerçek kadınlar Alper’in gündelik seks yaptıkları gibidir. Ada gibi ultra feminen mimikleri olan çekici bir kadınla yaşanan o ideal aşk aslında bir kurgudur. Benim de kafamda yarattığım o ideal aşk, idealize ettiğim kadının ‘’Dünyadaki herkesle olurum ama senle olmam.’’ demesiyle büyük bir kriz geçirdi. O kadının önüme duvar örüp bana niye bunu dediğini soramama halim de epey manipülatiftir. İşte o gerçek kadın hayatının erken 20’li yıllarını çeşitli erkeklerle fuck buddylik yaparak geçirmiştir, sonra da hep kısa süreli ilişkileri olmuş, hatta açık ilişkileri bile olmuştur. İnsanlarla seks yaparak sosyalleşmeyi sevmekte ve cinsel arzularını yüksek sesle ifade etmekten haz duymaktadır. Yani gerçekten dünyadaki herkesle olup ama benimle olmayacağını hissettirmiştir. Bu kadın şimdi 36 yaşında, küçük bir kasabada yalnız yaşayan bir kadındır. Ben kendime şunu söyledim, kendimi sevmeliyim, kendimi seversem beni sevmeyenleri hatta travmatize etmek için incitmeye çalışanları da sevemem. 

 

Alper’in yaşam tarzından dolayı kendisini mikrop gibi hissetmesi kendisi ile barışık olamama durumudur. 

 

Yıllar sonra Alper ve Ada tekrar karşılaşırlar. Ada evlenmiştir. Alper Ada’nın çocuğunun fotoğrafını görünce duygulanır. Alper Ada’yı hiç unutmamıştır, Alper içinden şunu der: ‘’Ada, gülümsüyorsun. Bu gerçek mi?’’

 

Geçen yaz hiç kimseye söylemediğim bir şeyi yaptım. Onun yaşadığı köye gidip yol üstündeki köy kahvesi gibi köfteciye oturup bir adamla 1 saat sohbet ettim. Eskiden olsa kadından bahsederdim ama hiçbir şey bahsetmedim. Ben eskiden başkalarının normlarıyla kendimi yargılayıp kötü hissediyor, dibe vuruyordum. Şimdi bunu kestim. Kendime çok sıkıştığımda tuvalet molası vermek için izin veriyor ve derhal ihtiyacımı görüyorum. 

 

Ada’nın iç sesi Alper’in iç sesine şunu der: ‘’Hayatında kimse yok, biliyorum, olmayacak. Başkaların çocuklarını, hayatlarını, bedenlerini ödünç alacaksın.’’


Ben bu yazıyı yazarken kah kahkaha attım, kah salya sümük ağladım. Bu halimi de çok seviyorum. 

 

 

 

 

24 Şubat 2022 Perşembe

Yalnız Yaşamak

 

 

Arada buluşup iletişim kurabileceğin kız/erkek arkadaşlar varken hayatını kendi başına organize edebilmek büyük bir keyif. 

 

Düşünsene; salonu dağıttın diye, bulaşıkları suyun altında öylece bıraktın diye sana psikolojik şiddet uygulayacak bir kadın yok. 

 

Her kadın böyle mi yapardı? Bunun cevabı tabii ki hayır. Hayatımdaki anaç ruhlu kadınları çok seviyorum.

 

Ama ev içi emeği kısmen de olsa profesyonelleştirmek, dış çevrenin aşırı uyaranlarına karşı korunma yolu olarak bir nefes almaktır. Yemeğini genelde kendin yapıyorsundur, evin organizasyonu sana aittir. Tüm bu başarmışlık hali iyi hissettiriyordur. Ev bazen çok dağınıktır, bazen de toplu. Öyle annenle yaşadığın günlerdeki gibi her an arkan toplanmıyordur, sen toplamak zorundasındır. Evine gelen kadın seni sahiplenmiştir: “Oğlum gibisin.” demektedir. Bir kere şunu demiştir: “Sen çok merhametlisin ve anaçsın.” 

 

Bütün kötü yaşanmışlıkların, bütün kötü kadınların simgesi olarak gördüğüm kadın zamanında başka birine şöyle demişti: ‘’Evime kadın misafirler kalmaya geldiğinde her şeyi toparlıyorlar. Ama erkekler her şeyi yapıyorlar, bir tek çarşafı yatağın üzerine katlar halde bırakıyorlar, onu ordan almadılar.’’ Bu erkekliğe yönelik çirkin bir saldırıdır. Bunu duyduğumda kendimi çok kötü hissettim. Onun evine gidecektim, belki onunla seks yapacaktım ama sırf yatağımı toplamadan evden çıktım diye gözünde değerim düşecek, kurduğum ilişki değersizleşecekti. Nitekim öyle de oldu. 

 

Onunla yatmak istediğim için beni hayatında istediği her şeyi elde etmiş bir zengin piçi olarak gördü ve yok etmek istedi. 

 

Hayatıma girecek olan her kadından anlayış bekler ve göremediğimde de bu durumu kafaya takarsam çok sağlıksız bir durum olur. Bazen şöyle düşünüyorum, sadece arada telefon açıp yanıma çağıracağım cinsel isteğimi doyuran kadınlar olsa yatak odamda yalnız kalmazdım. Bunun bir yolu ücretli kadınlara gitmektir. Hayatıma giren ücretli kadınlar, ‘’İşim bitse de gitsem.’’ modundaydı. Başka yolu da bunu sunacak ücretsiz kadınlar bulmaktır. Arkadaşlık uygulaması yüklediğimde eşleşme yakalayabilmek için ücret ödedim, yine de hiçbir şey yakalayamadım. Başka bir yolu sokağa çıkıp kızları tavlamaktır. Bu konuda şöyle bir anlayışım var. Dolaylı açılış denilen, yol sorma vb. gibi taktikleri sevmiyorum. Bu bence bir erkeği bir kadının yanında zayıf gösteriyor. Hem de hayatım boyunca ilke olarak savunduğum dürüstlük ve açıklık anlayışıma ters düşüyor. Direkt açılış seviyorum. Yani doğrudan niyetini belli eden konuşmalar. Ama beni durduran iç sesimle savaşıyorum. Kadın bulmanın bir diğer yolu ise sosyal ortamlara girmek. Bu seçenek en makulü gibi duruyor. 

 

Hayatına giren cinsel partnerlerine karşı tüm cinsel zevklerin konusunda açık olabilmelisin. Erkek erkeğe kurulan cinsel ilişkilerde böyle bir açıklık vardır, ama kadınlarla ilişki kurmaya kalktığında önüne duvar gibi mesaj engeli serilir. Kadınlar sosyal medyada kendilerine ‘’Selam’’ yazan erkeği aşağılamaktadır. Çünkü onların diğer kutularında bir çok ‘’Selam’’ vardır ve bu değersizdir. Ama seni ifşa ederek kişilik haklarını çiğnemez, çünkü futbolcu değilsindir. 

 

Belki de kadınları aramaktan vazgeçmelisindir, kendime bazen bunu söylediğim oluyor. Yalnızlığımla mutluyumdur, sürekli beni aşağılamaya çalışacak toksik bir ilişki yaşamaya ihtimal vermemiş olurum. İçimde bana gerçekten iyi geleceğini düşündüğüm mükemmel bir kadını takıntı haline getirerek onun manipülasyonuna gelip duygusal olarak dağılma korkusu var.

23 Şubat 2022 Çarşamba

GERÇEĞİN PEŞİNDE FİDAN VE HAŞİM


 

Fidan 29 yaşında bir kadındır. Eşi Haşim tarafından şiddet görmektedir. Sırf kuaföre gitti, başka adamlar baktı diye Haşim çocuklarının önünde onun saçını kazımıştır. Haşim onu sürekli ihanetle suçlamaktadır ve boşanmak istememektedir. Fidan severek evlenmemiştir. Çocukken Fidan’ın babası sürekli onu dövmüştür. O da yuvaya yerleşmiştir. Yuvada da durmayıp sokakta kalmaya başlamıştır. Genç yaşta evlenmiştir, kocası onu kötü yola düşürmeye çalışmıştır. O da hamile bir şekilde kaçmıştır. Çocuğunu yurda vermek zorunda kalmıştır. Çocuk daha sonra evlatlık verilmiştir. Fidan’ın çocuğuyla bağı kopmuştur.  Haşim Fidan’ı sevmektedir, fakat Fidan Haşim’i sevmemektedir. Fidan gördüğü şiddetten dolayı ara ara kadın sığınma evine gitmektedir. Hacim fırında çalışmaktadır, kazandığı parayı Fidan görmemektedir. Çünkü Haşim uyuşturucu kullanmaktadır, karı-kıza para yedirmektedir. Haşim Fidan’ın saçını zorla kestikten sonra ‘’Böyle daha iyi oldu, erkek Fatma.’’ demiştir. ‘’Bundan sonra sana kimse bakmaz, kaşını bıyığını almayacaksın.’’ Fidan’ı yırtık elbiselerle gezmeye zorluyordur. Sunucu Serap Paköz şunu demiştir: ‘’Haşim sen sevmeyi böyle bir şey mi zannediyorsun?’’ Haşim 2 oğluna da şiddet uygulamaktadır. Fidan Haşim’i sevmediğini yüzüne söylemiştir. Fidan’ın okuma yazması yoktur, hiç okula gitmemiştir.

 

Haşim sırf kıskandığı için Fidan’ı erkeksileştirmeye çalışmıştır, ona göre Fidan erkek gibi olunca erkekler onu arzulamayacaktır. Burada erkek olma haline olumsuz bir anlam verilmiştir. Sanki erkek arzulanmayacak kadar çirkin bir varlıktır. ‘’Erkek Fatma’’ lafı trans erkekler ve erkeksi kadınlara zorbalık yapmak için çokça kullanılan bir etikettir. Kişi erkeksiliği üzerinden kötü hissettirilmeye çalışılmaktadır. 

 

Psikolojik ve fiziksel şiddetin onaylanacak bir yanı yoktur. Serap Paköz Haşim’i yayına almak, hikayeyi bir de ondan dinlemek istemektedir

Beden üzerine


Aşırı zayıf bir erkek hayal edelim. Kolları ip inceciktir. O çok sevdiği, deliler gibi seviştiği kız arkadaşı ona “Kolların çok güzel.” dediğinde o buna inanamaz. Daha sonra hayatına giren başka biri de aynı şeyi söylediğinde şaşırır. Güzel zarif olan demektir ve kadınlığa aittir. 


Bu durumda başka insanlar onu öyle beğenmiştir fakat sorun derindir, kişi kendisini beğenmiyordur. Bunun çözümü de şudur, spora gitmek. Kollar büyüyünce güzel olmaktan çıkar, artık yüce olur yani erkeğe ait olur. Yücelik güzeli içermiştir bir yandan, yani emekle inşa edilen beden yüce olduğu için güzeldir. 

22 Şubat 2022 Salı

MEDYA MANİPÜLASYONU OLARAK TEK EŞLİLİK SENDROMU: EVLİLİK HAKKINDA HER ŞEY DİZİSİ ÜZERİNE

 

 

Dizinin kahramanları Cevher kardeşler, Erman, Yıldırım boşanma avukatlarıdır. Dizide evlilik kavramı, kadın erkek ilişkileri sorgulanmaktadır.

 

Dizide Yıldırım karakteri 15 sene önce Cevher kardeşlerden olan Azra ile aşk yaşamıştır ama onu hiçbir zaman unutamamıştır. Bu durum Matrix filmindeki mavi hap metaforuyla açıklanabilir. 

 

Dizide ara ara erkeklerle ilgili olumsuz değerlendirmeler yapılmaktadır: ‘’Erkekler böyledir, erkekleri yeniyoruz.’’ vb. Bu repliklerle üretilen erkek düşmanlığının savunulacak bir yanı yoktur. 

 

20. bölümde Yıldırım Azra’yı sevdiği halde onun ailesinin hukuk bürosunun batmasına sebep olmuştur. Azra da Yıldırım’ı çok sevmesine rağmen bu durumu affedememektedir. Arkadaşlar affetmesi gerekmez. Bazen insanın kendisine yapacağı büyük iyilik, kapıyı kapatma cesaretini gösterebilmesidir. 

 

Azra ve Yıldırım boşanma sürecindeki müvekkilleri aracıyla karşı karşıya gelmektedir. Azra’nın müvekkili olan adam karısının duygusal şiddetinden yakınmaktadır ve boşanmaya karar verir, kadın boşanmak istemiyordur. Adam şöyle der ‘’Kıskançlığın sınırı yok artık, hayatımı cehenneme çevirdin.’’ Müvekkiller arasında anlaşma olduktan sonra boşanmak istemeyen tarafın avukatı olan Yıldırım’ın agresifleşerek Azra’yı sevdiğini ifade etmesi mavi hapın agresifliğidir. 

 

Azra’nın 15 yıl önce Sergen’le Yıldırım arasında bir seçim yapması gerekmiştir. Bu tek eşlilik dayatmasının bir manipülasyonudur. Yıldırım da önünü görememiş, Azra’ya saplanıp kalmıştır. Oysa ki Yıldırım çekici ve çapkın bir erkektir. 

 

Azra’nın kalbi ile aklı arasında çözemediği çelişki hakkında annesi Çolpan şöyle der: ‘’Kalbin gitmeni istiyor fakat aklın durmanı istiyor. İkisi aynı fikirde olmadığı sürece acın katlanarak büyüyecek. Unutmanın bir yolu var, aşkı değil sana yaşattığı acıyı hatırla. Kalbini değil, aklını dinle.’’

 

Bu şahane sahneden sonra Azra duygusuna yenik düşerek Yıldırım’ın peşinden koşar. Ama Yıldırım trafik kazası geçirmiştir. Ben bu sahneyi aşırı derece irrite edici buldum. Neticede bu bir televizyon dizisi, aklımıza değil duygularımıza sesleniyor. 

 

 

21 Şubat 2022 Pazartesi

Yüksek testosteronlu bir erkek olmak


Beslenmesine dikkat eden, kendisini seven ve dolayısıyla insanların da onu sevdiği, düzenli spor yapıp kas kütlesini ve sportifliğini arttıran ve dolayısıyla bundan büyük bir haz duyan. Testosteronun insana iyi gelen, sosyalleşme becerisini yükselten bir etkisi olduğunu düşünüyorum ve doğrudan saldırganlıkla ilişkisi bulunmadığını düşünüyorum. 


Bir şeyin kendi kendine varlığı değil senin ona yüklediğin anlamdır asıl olan. Optimal değerlerin altında olmayan bir testosteron seviyesine sahip olmanın verdiği mutluluk erkek olmanın keyfidir. Cinsel anlamda bir bomba olma potansiyeline sahip olduğunu hissetmek de ayrı bir keyif verir. 


Evliliğin erkeğin testosteronunu düşürdüğünü düşünüyorum, erkek tek bir kadına bağlı kalmamalı. 


Tecavüzcüyü hadım etmek isteyen zihniyet erkeğin erkekliğine saldırmaktadır. Tecavüzü yüksek testosteronla ilişkilendirmektedir. Oysa ki birine zarar verebilme becerisine sahip olmak birine zarar verme anlamına gelmez. Örneğin bireysel silahlanmaya karşı olan birisi, eline silah alan herkesin birilerine saldıracağını varsayar. Oysa ki gücünü kontrol altında tutabilmenin verdiği keyif erkek olmanın keyfidir. Silahlanan zaten el altından silahlanmaktadır. Silah kullanmayı öğrenen biri bilir ki hedefe vurmadığın sürece parmak hiçbir zaman tetikte değildir. Bu hatayı engelleyen bir otokontroldür. Poligona gidip atış yapmayı öğrenmek kontrolsüz ve aceleci olma halini kontrol ve odaklanma haline bırakmaktır. Az önce bir şey yaşadım. Kafede otururken suyun kapağını açamadım ama yardım istedikten sonra kendim açtım. İlk poligona gittiğimde de benzer duygular yaşadım. Silaha duyduğum korkuyu yenemeyip tedirgin oldum. Ama sonra bir daha bir daha gittiğimde atışlarım gelişti. 


Muhakeme yeteneği ve fiziksel, sosyal becerilerimin artması toplumun üzerimde yarattığı disforik hali aşmamın belirtisiydi, toplumun bana yaşattığı eksiklik halini tamamlamak için uğraşmak epey bir motive edici bir durum. 








20 Şubat 2022 Pazar

Farklı bir çocuk olmak


Anaokul ve ilkokulda aşırı hareketi bir çocuk olduğum için öğretmenler benimle başa çıkamazdı. Derslerim çok kötüydü. Arkadaşlarım tarafından hem onlardan farklı olduğum hem de yeterince erkek görülmediğim için zorbalık görüyordum. Takım oyunlarını onlar gibi oynayamıyor, kendimi doğuştan onlardan beceriksiz gibi varsayıp mutsuz oluyordum. 


İlkokul 2. sınıftan itibaren ritaline başladım. Ders başarım yükseldi. Ödevlerime konsantre olmaya yavaş yavaş alıştım. Üniversite sınavında sayısalda 11000. eşit ağırlıkta 5000. oldum. Ama iç sesimi dinledim. Ben zaten hep başka insanların tavsiyelerini dinleyen ama son aşamada hep bildiğini okuyan bir insanım. İlk tercihim olan Boğaziçi Sosyoloji’yi kazanamadım, Boğaziçi Felsefe’ye girdim.  Boğaziçi Üniversitesi’ne geçtikten sonra Concerta ilacımı bırakmak istedim ve bıraktım. Çünkü ilaçlara bağımlı bir insan olmak istemedim. Akademik başarım aşırı düzeyde düşüş yaşadı ve tutunamayıp ailemin yanına Bursa’ya döndüm ve Uludağ Sosyoloji’ye geçiş yaptım. Uludağ Sosyoloji çok özel bir yer. Uludağ Sosyoloji’de hoca öğrenci ilişkileri çok üst düzey bir şekilde kuruluyor. Ben Boğaziçi’de ne kadar mutsuz olduysam Uludağ’da o kadar mutlu oldum. Yaşadığım konsantrasyon problemi nedeniyle akademik başarım çok iyi olamamış olsa da bana yaptığı katkıların çok büyük olduğunu düşünüyorum. 


Şimdi çok mutluyum. Liseden mezun olduğumda bana meslek edindirecek bir bölüm okumayıp kendimi geliştirecek bir bölüm okumayı tercih ettiğim için çok şanslıyım. Kitap okumayı öğrendiğim için düşünmeyi de öğrendim. Lisede neredeyse hiç kitap okumayan ben kitap okumaya karşı çok büyük bir bağlılık geliştirdim. Boğaziçi’ni kazandığım zamandan itibaren bir daha hiç ritalin/concerta kullanmadım ama hiçbir önemi yok. Ben zaten olduğum kişi olacaktım, lisede kazara sayısalcı olmuş olmamın ne önemi vardı? Özel fen lisesine ilk girdiğimde farklı olduğum için benimle alay etmeye başlamışlardı ama matematik sınavından 100 aldıktan sonra benimle alay etmeyi kesmişlerdi. Bu arada ben eğitim hayatım boyunca matematik sınavlarından çoğunlukla 100 aldım. Yıllar sonra Uludağ’da mantık sınavlarından 100 alınca kendimdeki bu potansiyeli tekrar hatırladım ve çok hoşuma gitti bu durum. 

19 Şubat 2022 Cumartesi

Bir kadını takıntı haline getirmek


Erkeğin kendisine yaptığı bir haksızlıktır. Bütün kadınları elde edebilecek potansiyele sahip olan erkek, zayıflığını örtmeye yarayacak sahte tatminler (Evlilik, kadına para akıtmak vb.) üretmektedir. Medyanın manipülasyonunun ürünü olan romantizm masalları insanları tek eşlilik yalanına inandırmakta, aciz kılmaktadır. Hiçbir kadına saplanıp kalmayacak kadar mental gücünü geliştirmek için kendini beslemelisin. 

Çalışmamak üzerine

Geçinebilecek kadar para kazanıp bir de üzerine para koyacak kadar kira gelirim olduğu için çalışmaya gerek duymuyorum. Bu yüzden erkekliğin bilgisine daha kolay ulaşıp bunu aktarabilme şansım var. Kendimi geliştirmek ve daha güçlü kılmak bol bol vaktimin olması büyük bir şans. Çalışmadığım için bana kendimi kötü hissettirecek olan şey vaktimi bir silah gibi verimli kullanma becerisinden yoksun olmak olur ve bu bende yok. Çalışarak başka insanların kurallarına boyun eğmeyi kaldıramam. 

Dünyadaki herkesle olurum ama seninle olmam sözü üzerine



O çok hoşlandığım cinsel özelliği yüksek kadın bana bunu söylemişti. Ben de ona mental olarak güçlü olduğumu belirten cüretkar ve hazır cevap bir yanıt vermek yerine kırıldığımı bile söyleyemeden susup oturmuştum. Bazen insan öyle üzülür ki üzüldüğünü bile tam algılayamaz. Bunu demesi şu anlamı taşıyordu. Çocuğumun babası asla sen olamayacaksın. Ya da derinlere inersek şöyle algılamak da mümkündür. Çocuğunun babası o senin karşısında çok ezik hissettiğin, onun gibi olmak istediğin mental olarak güçlü adam. 


Tanımlama yapacaksak koşulsuz sevgi verebilen kişilere erkek, hep daha güçlüyü arzulayan koşulsuz sevgi veremeyen kişilere de kadın diyebiliriz. Ben onun söylediği bu lafı gizlemek, bundan utanmak yerine bayrak yapıyorum. Ve maalesef o çok arzuladığım kadınlar kulağıma bu sözü fısıldıyor gibi hissettiğim sürece kadınlara karşı bir eziklik duygusuyla cesaretsiz davranacağım. Bana böyle hissettiren her şeye karşı kavgalıyım. Bu kavga beni yıkan değil yapıcı olarak yeniden inşa eden bir kavga. 

İlaç kullanma hakkında


İlk defa ilkokul 2 sınıfta ritalin kullanmaya başladım.  Lise sona kadar ritalin/concerta kullandım. Diğer insanlar ilaç kullanmazken ben kullandığım için kendimi diğer insanlardan aşağı hissettim. Şu an da başka ilaçlar kullanıyorum. İştah arttırdığı için ilaç değiştirdik ve böyle oldum. İlaçlar bize ne yapıyor acaba? 


İlaç bir soruna çözüm mü? Bence günü kurtarıyor. Bence kişinin en büyük terapisti kendisidir, kişinin kendisi istemedikçe hiçbir iyileşme olamaz. Bu değişmeye duyduğum derin istek beni çok mutlu ediyor. 


Yazarak kendimi iyi hissediyorum. 

İçimdeki ses



İçimdeki sesi susturamamın nedeni kafamda çizdiğim, olmak istediğim; cesaretli, özgüvenli, irade gücüne sahip, meydan okuyabilme kabiliyeti yüksek, liderlik ve yönlendirme becerilerine sahip, organizasyon yeteneği yüksek insan olma arzusuna karşılık kendimi geliştirmiş olduğumun farkında olmamın verdiği hazza karşılık hala dikkatini hiçbir şekilde toparlayamayan, hazzı erteleme becerisi düşük, varlığımı sürdürebilmek için annesinin ve yoldaş olarak gördüğüm üstün erkek özelliklerine sahip erkek arkadaşlarımın yönlendirmelerine ihtiyaç duyan biri olduğum gerçeğinin bana gözükmesidir. 

18 Şubat 2022 Cuma

FİGHT CLUB FİLMİ ÜZERİNE

 


Bu yazıyı zihnimi susturamadığım için günlük hayatımı devam ettirmede zorlandığım bir psikolojik atak yaşadığım bir gün gittiğim Krav Maga kursunda lapalara vuruşlar yaptıktan sonra kendimi çok iyi, zinde ve vaktimi o gün ilk defa o saatlerde konsantre olarak bir şey gerçekleştirmiş hissettikten sonra yazıyorum.  

 

Erkek olmayı tanımlayacak olursak, erkek olmak kadın olmamaktır. O kendini farklılaştırma hali ve üstün olma arzusu genel olarak hayata dair güçlü bir duruş sergileme ihtiyacıdır. Bu arzu ettiğimiz, kafamızda canlandırdığımız, hayalini kurduğumuz o üstün olma halini gerçekleştiremediğimizi düşündüğümüz zaman ne olacak? İçimizde susturamadığımız bir sesi mi besliyor oluyoruz? 

 

Ona erkeklik öğreten birinin (filmde baba figürüdür) eksikliğini hisseden anlatıcı Tyler soluğu terapi gruplarında alır. Testis kanseri dayanışma grubunda kadın göğsü olan Bob yoldaş olarak gördüğü anlatıcı Tyler’a sarılarak yardım çığlığı gibi bir cümle kullanır: ‘’Hala erkeğiz.’’ Anlatıcı Tyler da bundan beslenerek ‘’Evet erkeğiz.’’ der ve ekler: ‘’Hepimiz erkeğiz’’ 

 

Bu ‘’Hepimiz erkeğiz.’’ vurgusunda şu var. Biz benzeriz. Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var ve biz beraber güçlüyüz. 

 

8 ay önce Bob’un testisleri alınmıştı. Ardından hormon tedavisi başladı. Östrojen yüzünden göğüsleri büyüdü. Kadın gibi göğüsleri olan bir erkek olmak kötüdür, çünkü ne dedik, erkek olmak kadın olmamaktır. 

 

Bob şampiyon bir bodyciydi. Steroid kullanmıştır. Yani kendisini daha erkek kılabilmek için hormon takviyesi almıştır. Onu üstün kılacak vücuda sahip olduktan sonra artık bu üstünlüğünü kaybetmiştir ve dibe vurmuştur; parasız kalmıştır, karısından boşanmıştır ve iki çocuğu onunla görüşmemektedir. 

 

Testis kanserinden sonra ensest ilişki mağdurları toplantısına gitmiştir. Sonra tüberküloz vb… Kendisi bu sorunları yaşamadığı için konuşmuyordu, insanlar o konuşmadığı için içindeki travmayı açığa vuramadığını zannediyordu. Ama anlatıcı Tyler içindeki gerçek sorunu bulamama ve yanlış yerde arama halinin getirdiği bağımlılığı özgürlük zannediyordu.  

 

Anlatıcı Tyler hoşlandığı kız Marla’yı ilk gördüğünde şöyle der: ‘’O her şeyi mahfetti.’’ Yaraları sarmak için bulduğunuz sahte çözümler gerçek sorunu büyümüş bir şekilde açığa çıkartır. Anlatıcı Tyler şunu der: ‘’Bir tümörüm olsaydı adını Marla koyardım.’’ Anlatıcı Tyler, onunla tanıştıktan sonra Tyler karakterini yaratır. Tyler aslında kendisidir, kendi içindeki potansiyeli gerçekleştiren kendisi.

 

Anlatıcı Tyler ile Marla terapi gruplarının günlerini paylaşırken Marla anlatıcı Tyler’a şunu der: ‘’Testis kanseri grubunu ben hak ediyorum, çünkü senin hala testislerin var.’’

 

‘’Her an ölecekmiş gibi yaşa.’’ Yani Bob’un yaşadığı gibi bir dibe vurmayı yaşamamak için her an hayata karşı güçlü durmak ve bununla motive olmak. Bu benim gibi intihara teşebbüs ve ağır depresyonu erkek özümü bularak atlatan biri için çok anlamlı. 

 

Anlatıcı Tyler şu soruyu sorar: ‘’Farklı bir yerde uyanırsanız, farklı bir insan olarak uyanabilir misiniz?’’ Hastanede ölmediğimi anlayıp gözlerimi açtığımda hissettiğim şey tam olarak buydu. Artık o Mahir değildim, asla olmayacaktım, olmamak için elimden geleni yapacaktım.

 

Bu travmayı neden yaşamıştım? Toplum tarafından baskılanan erkekliğim ve beni savunmasız kılabilecek psikolojik rahatsızlıklarım beni daha erkek kılmak için motive etmeyip değersizlik ve yetersizlik duyguları uyandırıyordu ve bunun dolayısıyla hayatıma giren erkekleri kendi gelişimim için fırsat olarak görmek yerine benim başaramadığım şeyleri başarabildikleri için  kıskanıyordum. Bir kadını üst düzey yapan şey fiziksel güzelliğidir. Ben de hayatım boyunca hep en üst düzey fiziksel güzellikteki kadınları arzuladım ve onlara karşı kontrolsüz bir takıntı davranışı göstererek zayıflığımı belli ettim. Yani onları tatmin edecek bir adam olamadım. Birlikte olmak için hiçbir engel yokmuş gibi gözüken çekiciliği yüksek bir kadın karşısında hissettiğim derin çelişki kendimden nefret etmeme neden oldu. 

 

Anlatıcı Tyler evi yandığında Tyler ona şöyle der: ‘’Daha kötüsü de olabilirdi. Bir kadın sen uyurken penisini kesip bir arabanın camından atabilirdi.’’ Kadının bunu yapabilme ihtimaline karşı savunmasız hissetmek şöyle bir şey: Üst düzey güzelliği ve cinsel cazibesi olan kadın kendimden daha üstün gördüğüm bir erkeği kabul edip beni reddedip üstüne benim toplumsal hiyerarşinin en dibinde olduğumu bir kaç defa söylemesi benim erkekliğimi elimden alma çabasıydı. ‘’Bu ihtimal hep var.’’ der anlatıcı Tyler. Böyle bir ihtimalin varlığını kabul etmiyorum. 

 

Anlatıcı Tyler’ın iç sesi olan Tyler: ‘’Bana bütün gücünle vurmanı istiyorum.’’ der. Anlatıcı Tyler daha önce hiç kavga etmemiştir. Onun için kavga edebiliyor olduğunu hissetmek önemli bir şeydir. Bunun için de ilk adım olan o yumruğu atmaya cesaret edebiliyor olması gerekir. Elinin acımasını umursamadan bütün enerjinle o ilk yumruğu attığın zaman kendini iyi ve güçlü hissedeceksin. Anlatıcı Tyler önce direnç gösterir: ‘’Kavga etmek kötü bir şey.’’ Bu toplumun ona inandırdığı bir yalandır. Gerçek Tyler’ın söylediği gibidir: ‘’Kavga etmeden kavga etmenin ne olduğunu bilemezsin.’’ Tyler’ın sahip olmak istediği yara izi onun dayanıklılığının sembolüdür. Bu zarar verilmeye çalışılan ama zarar verilemeyen güçlü bir erkek olmanın göstergesidir. Dövüştükten sonra bu aktivite anlatıcı Tyler’ın hoşuna gittiği için şunu der: ‘’Bunu bir daha tekrarlayalım.’’

 

 

Baba figürü eksikliğini sorgulayan Tyler şunu der: ‘’Biz kadınlar tarafından büyütülmüş bir nesliz. Aradığımız şey bir kadın mı merak ediyorum?’’ Ben de bu soruyu erkek özümü keşfettikten sonra çok soruyorum: Aradığım şey bir kadın mı? Yoksa kendi erkekliğimi gerçekleştirmeye duyduğum arzu ve bundan duyduğum tatmin mi? 

 

Dövüş klübünün büyüyor olması yalnız olmadıklarını gösteriyor. Erkek olma mücadelesinde yalnız olmadığını, bu dayanışma duygusunu hissetmek büyük bir güç. Dövüş klübünü yöneten, kuralları koyan Tyler’dır. Diğerleri ona itaat etmektedir. Dövüş klübünün bir kuralı ‘’Biri pes derse, sakatlanırsa ya da bayılırsa dövüş biter.’’ Ama anlatıcı Tyler ilerleyen zamanlarda bu kuralı çiğnemiştir. Bir adamı yüzü deforme olana kadar dövmüştür. Bu kontrolden çıkmış olma hali içinde kopan fırtınaların bir dışavurumudur. Ben de kendimi benzer bir şekilde birisini alt ettiğim zaman bundan duyduğum zafer sarhoşluğuyla gücümü ispat etmeye devam ederken bulabileceğimi düşünüyorum. 

 

Dövüş insanın dayanıklılığını arttırır. Aynı zamanda anda kalmanı sağlayan bir meditasyondur. Anlatıcı Tyler artık ait olmadığı terapi gruplarına gitmemektedir. Marla’ya yeni bir yer bulduğunu söylemiştir. ‘’Sadece erkekler için’’ demiştir. Bu benzerlik ve deneyim paylaşımının verdiği haz herkesin erkek olmasıdır. Erkeklerin dünyasına giren bir kadın erkekler gibi olamazsa bu farklılığı erkeğe ne hissettirir? 

 

Marla ile anlatıcı Tyler değil Tyler sevişmiştir. Marla için şunu demiştir: ‘’O ev hayvanı gibi vahşi bir hayvan. Ondan uzak durmalısın. ‘’ Tyler’ın üstün erkek oluşu Marla’ya şunu dedirttirmiştir: ‘’İkokuldan beri böyle sevişmemiştim.’’ Tyler’ın gücü Marla’yı çılgınlar gibi inletmesinde saklıdır. Tyler bunu bir penis sahibi olduğu için değil güç sahibi olduğu için ve bunu hissettirdiği için yapar. Anlatıcı Tyler ise Tyler’ın güç uygulamaktan duyduğu zevkle çıkardığı sesten, Marla’nın itaat etmekten duyduğu hazla çıkardığı sesten ve o dominasyonun ürünü olan çarpma sesinden rahatsızlık duymaktadır. Tyler Marla ile bunları yaşarken anlatıcı Tyler Marla’ya arkasını dönerek mastürbasyon yapmaktadır.

 

Tyler anlatıcı Tyler’ın eline zehir dökerek acıyı deneyimlemesini sağlar ve şunu der: ‘’Yalnızca her şeyi kaybettikten sonra istediğimizi yapmakta özgür oluruz.’’ Kendime öyle bir hayat kurmuşum ki bu yazıyı yazdığım için kaybedeceğim hiçbir şey yok, ve o sayede özgürüm. 

 

Anlatıcı Tyler o kadar aydınlanmıştır ki iş yerinde kravat takmak içinden gelmez. Davranışları daha kendinden emin ve özgüvenli olmuştur. 

 

Anlatıcı Tyler Bob ile karşılaşır. Bob da kendisine gerçek iyi gelen şey olan dövüş klübünü bulmuştur. 

 

Tyler insanın sahte tatminler üreterek, nefret ettikleri işlerde çalışarak köle olup potansiyelini heba ettiğini söyler. Bunlardan kendini özgürleştirip daha güçlü bir insan olarak hayatını sürdürmek de mümkündür. 

 

Tyler bir ödev verir. Dövüş klübü üyeleri hiç tanımadıkları biriyle dövüşüp kaybedecektir. Filmde çoğu insan, ‘’normal’’ insanlar kavga etmemek için hemen hemen her şeyi yapar denmektedir. 

 

Anlatıcı Tyler ve Tyler dövüş klübü üyelerini sözle aşağılayarak gücünü test etmeye çalışmaktadır. Diğerleri bu yoldaşlık duygusuyla karışık aşağılanma halinden memnun olmaktadır. 

 

Dövüş klübü gelişir ve isyan eylemleri başlatır. Bu gücü ele geçirme halinin bir sembolüdür. Tyler anlatıcı Tyler’a bir nasihat verir: ‘’Her şeyi kontrol etmeye çalışmaktan vazgeç ve sadece akışına bırak.’’ 

 

Tyler birden ortadan kaybolur. Bu anlatıcı Tyler’ın kendisini bulma serüveninde ilerleme kaydettiğinin bir göstergesidir. Tyler ortadan kaybolduğu için anlatıcı Tyler boşluğa düşer. Sonra anlatıcı Tyler Tyler’ın kendisi olduğunu keşfeder. 

Tyler anlatıcı Tyler’ı kendisiyle yüzleştirirken şunu der: ‘’Hayatını değiştirmek istedin. Bunu tek başına yapamazdın. Olmak istediğin her şey mi, benim. Görünmek istediğin gibi görünüyor, sevişmek istediğin gibi sevişiyorum. Ve en önemlisi senin olmadığın kadar özgürüm. İnsanlar bunu her gün yapıyor. Kendileriyle konuşuyor, kendilerini istedikleri gibi görüyorlar. Onlarda sende olan cesaret yok. Devam edemiyorlar. ‘’ İnsanın kendisine sürekli başka insanlarda bulunmayan cesaretin kendisinde bulunduğunu söylemesi kendisini değerli ve yeterli hissetmesine yardımcı oluyor. Böyle düşünebiliyor olma yetisine sahip olmak bana kendimi mutlu ve güçlü hissettiriyor. Tyler diyor: ‘’Bununla doğal olarak mücadele ediyorsun. Bazen yine kendin oluyorsun. Yavaş yavaş kendini bırakıp Tyler Durden oluyorsun.’’ Filmin sonunda anlatıcı Tyler ve Tyler kavga ederler ve anlatıcı Tyler Tyler’ı öldürür, çünkü artık ona ihtiyacı yoktur. Anlatıcı Tyler Marla’nın elini tutarken şunu der: ‘’Beni çok garip bir zamanımda tanıdın.’’ Ve her yer patlar. Anlatıcı Tyler gücü elde etmiştir artık. 

 

İnsana dair konularda şöyle düşünerek motive olmak lazım: Başkası yapabiliyorsa ben neden yapamayayım. Önce zihninde olmak istediğin o Tyler Durden erkeğini yaratıyorsun. Beynine bunu yerleştirip kendini o erkekmiş gibi inandırıyorsun. Sonra adım adım o erkeğe yaklaştığını hissediyorsun, sabırla mücadele ediyorsun ve karşılığını alıyorsun. 

 

Benim için erkeklerden de hoşlandığımı tam olarak kabul etmem erkek özümü keşfetmemden sonra yavaş yavaş kabullendiğim, kendimde keşfettiğim bir şey. İçimdeki arzuyu Tyler’ın dediği gibi kontrol etmeye çalışmıyorum, akışına bırakıyorum. Benim için bir erkekten erkekliği öğrenme seansı kendi erkekliğimi inşa etme projesinin bir parçası. Bu güç ilişkilerini sorgulayarak tatmin olma halimi çok seviyorum. Erkek olmanın keyfi verdiğim emek sonucunda aynaya her baktığımda kendimi daha erkek gördüğüm zaman kendi gücümü keşfetmiş olmanın tatminidir. 

 

Sosyal medyada isimsiz yayınlanan bir yazı ve altına yazılan yorumlar hakikatten nefret edip kendini yalanlara inandırmayı seçen toplum yapısının ne kadar hasta olduğunu gösterir nitelikte: ‘’Erkekler spor yapmasın, kadınlara tecavüz ederler.’’ Erkeklik deneyimine iftiralarla cinsellikteki onay, rıza kavramlarını bilmeden çamur atanların iki amacı olabilir: Kendisi erkek olamadığı ya da olma cesareti gösteremediği için ezik hissedip bununla halleşemeyip çamur atarak üste çıkmak. Ya da muhakeme edemediği şeyi anlamıyorsam kötüdür mantığıyla aşağılamaya çalışmak. Spor yapmak hem fiziği hem ruhu geliştiren bir aktivitedir. Cinselliği tecavüzle eşdeğer görmek toplumun bize söylediği bir yalan, bir manipülasyondur. Kadının zevk çığlıkları karşısında kötü hissetmek de başkasının normlarının senin zihnini ele geçirmiş olma halidir. Benim sahip olamadığım kadına sahip olan adamın kadına attırdığı o azgın zevk çığlıklarını övünerek anlatması karşısında bir yoldaş olarak başarısını takdir etmek yerine yoğun bir kıskançlık duygusuyla yerin dibine batıyorsam bende bir sorun vardır. Kıskançlık duygusu çok tehlikeli ve arkadaşlık ilişkisini bozuyor. Birini ne kadar sevdiğini, değer verdiğini onunla ilişkiyi kestikten anlıyorsun. Ben bir erkeği sevebileceğimi tahmin etmezdim, kendi erkekliğimle sorunum olduğu için erkeklere duyduğum hisleri baskıladım. Şimdi ise daha güçlü çıkıyorum. Erkeklerden hoşlanmıyorum çünkü erkeğim yalanını kendime söylemeyi bıraktım. Başkasının da benim erkekliğimi sınava tabi tutup yargılamasına izin vermiyorum. Ama herkes herkesi anlamak zorunda da değil. Kendi doğrusunu tek doğru kabul ederek zorbaca davranmasın insanlar yeter ki.  

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KURAK GÜNLER

Kurak Günler filminin geçtiği Yanıklar isimli taşra kasabasında kuraklık ve obruklar vardır. Belediye sakinleri havaya tüfekle ateş ederek d...