25 Şubat 2022 Cuma

ISSIZ ADAM FİLMİNİN ETKİLEYİCİLİĞİ


 

 

 

Issız Adam filmi ilk çıktığı 2008 yılında ben çok hoşlandığım ve unutamadığım öğretmenimi düşünerek acı çekmeyeyim diye çok popüler olmasına karşın izlemeyi reddetmiştim. Çok sonra izlediğimde ağlaya ağlaya bitirdim. Ağlamaktan korkmamalı, epey rahatlatıcı bir aktivitedir. Ben buradaki bazı yazıları ağlayarak yazıyorum. Karşı tarafa psikolojik şiddet uygulamak için ‘’Ağlayarak günlüğüne yazabilirsin.’’ diye laf sokmaya çalışanlar bunu demek istiyor olmalı.  

 

Filmin giriş sahnesinde günlük cinsel ilişkiler kuran Alper bir adamı görürüz.  Arka fonda şu müzik çalmaktadır: ‘’Bana yalan söylediler, kaderden bahsetmediler.’’ Alper bir aşçıdır. Bir gün bir kitapçıda Ada isimli bir kadınla karşılaşır. Arka fonda şu müzik çalmaktadır: ‘’Yalnız adam, tek başına.’’

 

Ada Alper’i bozmaktadır: ‘’Uzun cümle etkileyici olmuyor, düşük cümle oluyor.’’ Bu arada Ada başka yazılarımda bahsetttiğim; bana travma yaşatan kadına fiziksel olarak benzemektedir. Alper Ada’yı aynı benim 10 sene önce onu yeni tanıdığım Taksim Meydanı’nda yaptığım gibi arkasından takip eder.

 

Adam evlenmiş ve boşanmıştır. Oğluyla haftada 1 görüşmektedir ve bu vaktin yetmediğinden yakınmaktadır.  Ama sonradan öğreniyoruz ki adam bu hikayeyi uydurmuştur. Evlenmiş ve boşanmış olmayı, içindeki o çocuk sahibi olma arzusunu kafasında kurmuştur. Ada Alper’i eleştirir: ‘’Hayatın çelmesini yemiş genç adam tripleri. Öğhh. İki yatıp kalktıktan sonra benim kafam karışık, hayatta halledemediğim sorunlar var. Şimdi canın acısa da, ilerde doğru erkeği bulduğunda bana teşekkür edeceksin tripleri. Yemezler canım.’’ Alper de Ada’ya şunu der: ‘’Yemiş gibi duruyorsun.’’ Bunun üzerine Ada elindeki kahveyi Alper’in suratına boşaltır ve onu kovar. Sonra da büyük bir hırsla Alper’in yapıp getirdiği kekten yer. Ada Alper’i arar, Alper’le ilişki kurmak istemektedir ama bir yandan da Alper’in kendisini kötü hissetmesini sağlamaya çalışmaktadır. Alper keki kendisini yapmıştır ama Ada buna inanamaz, çünkü ona göre bir erkek bu kadar lezzetli yemek yapamaz. 

 

Alper Ada’ya çıkma teklifi eder. Ada şunu der: ‘’Belki ben evliyim, belki lezbiyenim, hiç mi merak etmiyorsun, sormadan etmeden.’’ Alper şunu der: ‘’Deniyorum işte. İzin ver bana.’’ 

 

Alper Ada ile yemek yapmayı öğretmek ve kişilik tahlilleri üzerinden duygusal bir bağ kurar. Sonra sevişmeye başlarlar. Yani bir takım insanların iddia ettiği gibi bir aşk ilişkisinden önce uzun bir arkadaşlık veya flört dönemi geçirilmesi gerekmez. 

 

Alper gündelik seks yaşadığı insanlara uyguladığı fetişleri Ada üzerinde uygulamaya kalkar, Ada şok geçirir.

 

Alper ilkokul arkadaşının düğününe gelmek istemez çünkü düğünleri hiç sevmemektedir. 

 

 

Benim filme yorumum: Ada’yla tüm bu yaşadıkları Alper’in kafasında olup bitmektedir. Gerçek kadınlar Alper’in gündelik seks yaptıkları gibidir. Ada gibi ultra feminen mimikleri olan çekici bir kadınla yaşanan o ideal aşk aslında bir kurgudur. Benim de kafamda yarattığım o ideal aşk, idealize ettiğim kadının ‘’Dünyadaki herkesle olurum ama senle olmam.’’ demesiyle büyük bir kriz geçirdi. O kadının önüme duvar örüp bana niye bunu dediğini soramama halim de epey manipülatiftir. İşte o gerçek kadın hayatının erken 20’li yıllarını çeşitli erkeklerle fuck buddylik yaparak geçirmiştir, sonra da hep kısa süreli ilişkileri olmuş, hatta açık ilişkileri bile olmuştur. İnsanlarla seks yaparak sosyalleşmeyi sevmekte ve cinsel arzularını yüksek sesle ifade etmekten haz duymaktadır. Yani gerçekten dünyadaki herkesle olup ama benimle olmayacağını hissettirmiştir. Bu kadın şimdi 36 yaşında, küçük bir kasabada yalnız yaşayan bir kadındır. Ben kendime şunu söyledim, kendimi sevmeliyim, kendimi seversem beni sevmeyenleri hatta travmatize etmek için incitmeye çalışanları da sevemem. 

 

Alper’in yaşam tarzından dolayı kendisini mikrop gibi hissetmesi kendisi ile barışık olamama durumudur. 

 

Yıllar sonra Alper ve Ada tekrar karşılaşırlar. Ada evlenmiştir. Alper Ada’nın çocuğunun fotoğrafını görünce duygulanır. Alper Ada’yı hiç unutmamıştır, Alper içinden şunu der: ‘’Ada, gülümsüyorsun. Bu gerçek mi?’’

 

Geçen yaz hiç kimseye söylemediğim bir şeyi yaptım. Onun yaşadığı köye gidip yol üstündeki köy kahvesi gibi köfteciye oturup bir adamla 1 saat sohbet ettim. Eskiden olsa kadından bahsederdim ama hiçbir şey bahsetmedim. Ben eskiden başkalarının normlarıyla kendimi yargılayıp kötü hissediyor, dibe vuruyordum. Şimdi bunu kestim. Kendime çok sıkıştığımda tuvalet molası vermek için izin veriyor ve derhal ihtiyacımı görüyorum. 

 

Ada’nın iç sesi Alper’in iç sesine şunu der: ‘’Hayatında kimse yok, biliyorum, olmayacak. Başkaların çocuklarını, hayatlarını, bedenlerini ödünç alacaksın.’’


Ben bu yazıyı yazarken kah kahkaha attım, kah salya sümük ağladım. Bu halimi de çok seviyorum. 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KURAK GÜNLER

Kurak Günler filminin geçtiği Yanıklar isimli taşra kasabasında kuraklık ve obruklar vardır. Belediye sakinleri havaya tüfekle ateş ederek d...