23 Mart 2022 Çarşamba

Üzgünüm


Bloğa pek çok yazı yazdım. Ama şu en son yazdığım yazıların tüm agresifliğiyle en üstte yer alıyor olmasından dolayı rahatsızım. Bazı şeyler farklı türlü yaşanmış olabilirdi, bunun için üzgünüm. Fight Club yazısı ile birlikte yazarak kendimi iyi hissettiğimi fark ettim ve yazmayı alışkanlık haline getirdim. İlk bloğu açtığımda da sonrasında çok iyi hissetmiştim ama -ta ki Fight Club yazısına kadar- birden sönümlenmişti. Yazdıklarımı hiçbir zaman silmek istemem, ben yazdım çünkü onları. Yarın fikrim değişirse başka türlü yazarım. Zaten yazmak da fikrinin değişmesinden korkmama cesareti değil mi? 


Bugün Avm’de yürürken bir hikaye daha hatırladım. Yan odada adamın sevgilisi varken Marla ile birlikte olmak istemiş, adam erken boşalınca onu aşağılayarak odadan göndermiş. Yapbozun parçaları bütün bunlar. Hep beraber olunca büyük resim görünüyor. Ya ne işe yarar bu büyük resim? Bu hayatta dostunu düşmanını iyi tanımana yarar. 

22 Mart 2022 Salı

Gerçekliği Kurcalamak



“S*ktir”. Marla’nın Tyler içindeyken kullandığı cümle. Marla kampüste küfür edeni sustururmuş. Onun feminizm anlayışına göre küfür edilmezmiş. Yatakta küfrediyor ama. 


Günlerce odaya kapanıp sevişirlermiş. Mantıklı, Marla seks yapmayı sever (Dünyadaki herkesle olur benimle olmaz), mastürbasyon yapmayı sevmez, hoşlanmadığı insanlarla da öpüşmeden seks yapmıştır. Bir gün komşular gelmiş. Marla bütün güzelliğiyle komşuların ağzını sulandırmış. Tyler bir meydana çıkmış, bir deri bir kemik bir adam. Marla’yı böyle bağırtan bu adam mıymış? 


Tyler’ın ben olduğum gerçeği tek bir klavyeye baktı. Marla’nın bütün kötü yaşanmışlıkların, bütün kötü kadınların simgesi olduğunu söylemiştim. Bu sembolik bir şey. Sembolik olunca %100 doğru olmayabilir. Ben Tyler olunca %100 aynı olmayacağız dolayısıyla. Hatta ben geniş omuzlu, düzenli spor yapan dolayısı ile kaslı bir adam olacağım yani hiçbir şekilde zayıf ve çelimsiz görünen bir adam olmayacağım. Aynı şekilde onun gibi flört etmek durumunda da değilim, kendi özgün tarzımı yaratabilirim. Tyler “Ben arzu nesnesiyim.” ve “Biz Marla ile kampüsün dream çiftiydik.” derdi. Flört deyince şunu söylemekte fayda var; kadınlar konusunda başarılı olan, tecrübeli olan erkek kadınlar tarafından çekici bulunur. Tecrübesiz erkeklerin çok aşık olduğu kadınlar ise onları reddeder, şöyle bir benzetmeyle açıklamak mümkün: İşyeri sahipleri tecrübesiz elemanı işe almazlar, öyleyse çalışan nasıl tecrübe kazanacak? Ben Marla’ya aşık olduğum zaman bakirdim, bedelini ödedim. Neyse boşver. 


Bir gün kızların olduğu ortamda Tyler üstünü çıkarır. Kızlardan biri “Sen dayak yersin.” diye gücünü test etmek için flört cümlesi kurar. Tyler da şunu der: “Pek öyle olmuyor.” Başarılı bir laftır. Bu arada ona bunu diyen kız Marla’nın çok yakın arkadaşıydı araları yakın zamanda bozulmamıştır herhalde. 


Bütün bunları sembolik olan şeyleri gerçeklerle birleştirmek için yazıyorum. Bu hikayede birilerinin hayalleri birilerinin gerçekliği olmuştur ve bu gerçekliği kurcalamak da hoşuma gidiyor. Gerçek suratına inmeye hazırlanan bir yumruksa gardını kaldırıp yumruğu bloke etmeyi bilmek güç kazandırıyor.  Bir kadına hiçbir zaman kapılıp gitmemek üzerine hazırlanan bir motivasyon da hayata karşı güçlü durmayı sağlıyor. Zihnimi böyle hazırlayabilmiş ve davranışlarımı yönlendirebilmiş olduğum için kendi başarımı takdir ediyorum. 

21 Mart 2022 Pazartesi

AMA BU ÇOK UZUN BİR SÜRE

 

 

Marla’nın aşırı darlamaları ve kıskançlık krizleri yüzünden Tyler onu terk ettiğinde Marla bunalıma girer. 3 sene sonra Tyler ile yeniden bir araya geldiklerinde Tyler ona ‘’Hayatıma kimse girmedi der.’’ Marla ne dese beğenirsiniz: ‘’Ama bu çok uzun bir süre.’’ 

 

Yani diyor ki: ‘’Sen 3 sene boyunca birini bulamayacak kadar ezik bir erkeksin, ben de ezik bir adama asla vermem.’’ Tıpkı Spotify ve Facebook’ta korkak adamlarla dalga geçmesi, onları aşağılaması gibi. Hem adamları korkutmak için elinden gelen feminist politikayı yapıp hem de korkak diye alay etmesi çok anlamlı(!). Mesela ‘’Bana yanlış yaparsan arkamdaki feminist ve LGBTİ aktivisti korosunu üzerine salarım, hakkında söylediklerimin doğru olmasına bile gerek yok.’’ türünden bir mesaj sanki bütün kadınlar onun gibiymiş gibi algılandığında (örneğin hepimiz orospuyuz söylemi gibi) korkak olmaya neden olacağı aşikârdır. Ama onlara inat korkak olmamak insana iyi hissettiriyor. Bunu kafede tanımadığım bir kıza gözlerinin güzel olduğunu söylediğimde yüzünde gülücük belirince mutlu olduğumu yazdığımda söylemiştim. 

 

Tyler’la sevgili olmadan önce Marla erkeklerle sadece fuck-buddy ilişkisi kuruyordu. Tyler’la bir masada tanıştıklarından sonra sevişmişlerdir sonra da Marla fuck-buddy olmak istemiştir. Tyler bence hatalı olarak onunla sevgili olmak istemiştir, Marla onu reddedince Tyler çok doğru olarak sınır koymuştur. Marla onunla iletişime devam etmek için ona saati sormuş o da ‘’Ortamda başka insanlar varsa en son bana sor’’ demiştir. Tyler’ın bir toplantıda gösterdiği liderlik özelliği Marla’yı çekmiştir, Tyler’ın istediği gibi sevgili olmuşlardır. Şöyle yorumluyorum bunu, Tyler ona nasıl bir cinsellik sunmuş ki 3 lafından 2’si seks olan seks düşkünü Marla onunla seks yapabilmek için sevgili olarak ilkelerini değiştirmiş. Bu Tyler’ın ben olduğumu düşünmem ve varsaymam için epey iyi bir sebep. 

 

Mevzu bana geldi, çok eğleniyorum şu an. Marla’nın hani ‘’bu çok uzun bir süre’’ lafı var ya. Marla beni parmağın ucundaki tırnağın beyaz olan kısmı kadar bile hayatına sokmadı. Ben ısrarla girmek isteyince beni cezalandırdı. ‘’Dünyadaki herkesle olur ama seninle olmaz.’’ dedi iki ayrı zamanda. Kusura bakmayın tekrarı sevmem aslında ama bu çok önemli bir laf. Benim ondan sonra hayatına birini sokup sokmamam onun umrunda olmaz aslında fakat benimle böyle bir muhabbet olsa ben çok daha uzun bir süre hayatıma kimseyi koymadığımı söylerim. Marla’nın sebep olduğu ağır depresyonum bana baya bir sene kaybettirdi. Yani hayatıma kimseyi sokamamış olma ezikliğini üzerime alabilirim, tabii mislisini. 

 

Bana ‘’O manipülatif konuşma’’da masaya ilk oturduğumuz anda söylediği bir cümle var: ‘’O benim sevgilimdi, sen bunun farkındasın değil mi?’’ Peki başka insanlara ne demiş? ‘’Tyler bana taciz/tecavüz etti.’’ Hikayenin neresinde, ne zaman taciz/tecavüz etmiş? Ben Marla’yı hakkımda 1 yaptığımı 10 göstererek yalan dolu bir şekilde çok kalabalık bir mail grubuna yazı yazmasından bilirim. Marla’nın yalanlarıyla ilgili başka insanlar da başka hikayeler anlatır. Olay neyse, olayı da bilmiyorum: Doğru olup olmadığı şüpheli. 

 

Mahir’i Tyler’la iletişim kurmasından dolayı Mahir'i suçlamak için Tyler'ın taciz/tecavüz kartı kullanıldı. Ben şimdi 10 yıl sonra konuşuyorum, iyi ki iletişim kurmuşum. Bu kıskanç yapıdaki ama seks düşkünlüğü nedeniyle bunu baskılamaya çalışıp aynı anda bir çok partnerle birlikte olan Marla’yı kudurtacaksa bu büyük bir zevk. Bana Tyler’ın yaptığı saygısızlıkla ilgili Marla'dan yardım istediğimde hakkımda mailler atarak, beni sosyal ortamlarımdan attırarak beni ötekileştirmişse onun Tyler hakkında anlattığı taciz/tecavüz anlatısının bir değeri kalmaz. 10 yıl önce belki benimle konuşup (araya aracı sokmadan, aracı sevmem çünkü, ya mantıken laf taşındıkça bozunuyor) benim yanıldığımı söyleyebilirdi. Ama senelerce bana travma yaşatıp ben ayağa kalkıp yüzüne tükürmeye başlayınca hiçbir konuşmanın önemi kalmıyor. Benimle konuşmadı çünkü aramızda bir elektrik gibi bir duygusal bağ gibi bir şey oluşsun istemedi. Ben cüzzamlıyım ya, o yüzden (!) Biz Marla ile cinsel veya duygusal yakınlık kursaydık en azından bize ait anılarımız olurdu. Örneğin Tyler’la anılarımız olduğu için ona karşı saf bir nefret duymam mümkün değil. Ama Marla ile ilgili tek bir olumlu anım bile yok. 

 

 


19 Mart 2022 Cumartesi

Öpüşme partisi



Yıllar önce öpüşme partisine katılmıştım. Partinin adı ve amacı öpüşmek olduğu için Marla benimle öpüşecek diye düşünmüştüm. Yani, öyle hayal etmiştim. Karşılaştık. Ondan öyle bir hamle görmedim. Sonra gözlerimin önünde büyük bir gösterişle sevgilisiyle erotik bir biçimde öpüşmeye başladı. Herkes büyülendi. Marla’nın uzun süreli bir ilişkisi olmamıştır. Bazen aynı anda 2 sevgilisi olmuştur, bazen açık ilişkisi. 


Gerçeği duymak istiyorsanız, Marla’yı partilerde partnerleriyle oynaşırken izlemekten hiçbir zaman pişman olmadım. Çünkü ben yapmışım gibi hissettim. Mahir’in hayatı boyunca diğer insanlar yaptı, Mahir kenardan izledi. Mahir’in bunu kanıksamış olması sadece kendisi için kötü bir şey. Genel olarak Marla’ya yaptığım hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum. Yapmasaydım daha iyiydi, ama yaptığım için de pişman değilim.  


Şimdi Mahir üstün erkek olma yolunda ilerliyor. Geçmişini tekrarlamamak için onu unutmaması gerektiğinin farkında. Bu kadar kenardan izlemek yeter, şimdi oynama sırası Mahir’de. 

Kafede


Kafeye girdiğimde 2 kızın bana baktığını gördüm. Direk muhabbet açtım. Sarı saçlı renkli gözlü olana gözlerinin güzel olduğunu söyledim ve numarasını istedim, vermedi ama hiçbir önemi yok bunun. Kötüsü kıza yaklaşmak için özgüven bulamamak olurdu, bunun sebebini anlayınca çözümü de kolay oluyor. 


Dünyayı fetheden cinsiyet olarak dünya seninmiş gibi davranacaksın. Erişkinliğimin ilk döneminde Feminist/LGBTİ ortamlarda vakit geçirmiş biri olarak içimdeki o felaket senaryolarını susturmuş olduğumu fark etmek iyi geldi. Sanki insanlar beni kızlarla iletişim kuruyorum diye işaret edermiş sonra da toplu halde beni dışlarlarmış gibi. Oysa ki bak yok öyle bir şey. 


Kız da mutlu oldu aslında, numarayı vermeyince ısrar etmedim. Zaten yapı olarak ısrarcılığı hiç sevmiyorum, bilen bilir. Beni kız arkadaşlarına nasıl anlatacak acaba? 

MARLA BURADA DA AŞAĞILAMIŞTI


“Bunun ne kadar zor olduğunu yaşayan bilir. Sevgilimle film izlerken dikkatimi kaybedip bazı noktaları kaçırıyorum bazen. Bi tanem güzel güzel açıklıyor bana. Böyle zamanlarda doğru insanı bulduğunu anlıyorsun işte.” Twitter’da ADHD/DEHB’li bir sayfanın film izlerken yaşadığı zorluk hakkında yorumu.


Twitter’ın en büyük nimeti birbirine benzeyen insanlar birbirlerini buluyor. 


Peki bu konunun Marla ile ilgisi nedir? Marla benim sevgilim olsaydı büyük ihtimalle “Sen filmi izlemiyor musun?” diye azarlayarak beni aşağılardı. Bunu nereden mi biliyorum? Çünkü beraber yaptığımız bir işte gönderdiği mesajı ben telefonla arayıp sorunca “Okumadın mı o satırları?” diyerek azarlayarak aşağılamıştı. 


Bundan çıkardığım sonuç şu. Tecrübe erkeklerde avantajken kadınlarda dezavantajdır. Onun gibi erişkinliğinin ilk yıllarını sperm kovası olarak geçirmiş, baba travmalı bir kadının masumiyet ve sevgi sunması epey zor. Örneğin çok erkek görmüş olduğu için Tyler’ın çok boşaldığını anlayabilmiştir. Yine çok erkek gördüğü için kafasındaki ideal erkek arzusu çok üst seviyededir. 


Ama tabii iki popo sallasa erkekler gelirdi o dönem. -Ayrıca güzel ve çekici olduğu için onunla kadınlar da birlikte olabilir fakat bu durumun konuyla alakası yok- Niye benimle olsun ki? Kendime şunu diyebilirim: “Dünyadaki herkesle olur seninle olmaz, sen de bunu anla. ;)” 


Evet, Marla ile sevgili olmayı çok istemiştim. Onunla duygusal alışveriş yapabilmeyi istemiştim. Ona her yaklaştığımda kendisini benden uzaklaştırdı. Sonuçta ona göre dünyadaki herkesle olunur benimle olunmazdı. “Ne ekersen onu biçersin.” diye bir laf vardır, epey doğrudur. 


Bu popo sallama muhabbeti kadınların gerçekliği. Genç ve güzel bir kadınsa partner bulması çok kolay. Ama erkekler için aynı şey geçerli değil. Biz bir kadına yaklaştığımızda tacizci olarak etiketlenmekten korkarız çünkü dünyamızı başımıza yıkabilirler. Bu tehlikeye karşı tam teşekküllü bir erkek dayanışması öneriyorum. 

15 Mart 2022 Salı

KIZ ZANNEDİLEN ERKEKLER

 

 

‘’Tekboynuz, kız oğlan kızlara düşkün. Koşar, koşar, onların kucağına atar kendini, yatar. Herkesin bildiği bir şey bu. Tekboynuzu yakalayıp yiğitlik göstermenin tek yolu da, güzel bir delikanlının kız gibi giydirilip kıra salınmasıdır. Delikanlı kırıta kırıta önden yürür; tekboynuz onu görür görmez koşar gelir, kucağına atılır, koynuna girer delikanlının. O zaman kat kat giysiler altında gizlenmiş mızraklar ortaya çıkar, tekboynuzun böğrü delik deşik olur.’’

 

Alıntı: Bilge Karasu – Göçmüş Kediler Bahçesi kitabının içinde Avından El Alan öyküsünden 25-26. Sayfalar. 

 

Bunu Tyler’dan öğrenmiştim: Birini anlamak için onun yapmayı sevdiği şeylere başvurmak. Eğer Tyler bensem, ben de Tyler’sam biz birbirimizi kız zannetmiş olabiliriz. Hikayenin sonunda ikimiz de ölmüşüzdür. Neticede ölüm ve ayrılık benzer temalar. 

 

İlginçtir, ölenin arkasından ağlama huyum yoktur. Son 5 senede birkaç yakınım vefat etmiştir, hiçbirisinin arkasından ağlamadım. 

 

Ayrılığa gelecek olursak: Oyun bitmiştir. Diyalektiğin kurucusu Heraklitos’un dediği gibi ‘’Akarsuda iki kere yıkanılmaz.’’ Ama şu vardır, akarsu insanları sürükler birbirinden ayırır ama yaşanmışlıklar yazıya döküldüğünde asla ölmez.  

 

14 Mart 2022 Pazartesi

ALİ’NİN YATAK ODASI

 

 

Geçende Ali’nin hikayesini dinledim. Çok etkileyiciydi. O da benim gibi kendisine yeni tanıştıklarında sadece ‘’Biz arkadaşız.’’ demek için elini tutması haricinde bir kere parmağının ucuyla bile kendisine dokumayan bir kızı sevmişti, arzulamıştı. Sonra o da kendisinin de şaşırdığı bir şekilde ilk cinselliğini bir erkekle yaşamıştı. 

 

Sonra o ve diğer adam yollarını ayırdılar. Ali’nin uzunca bir süre ne erkek ne kadın partnerleri oldu. Ali yatak odasında yalnız takılıyordu. Arada iki kadın sevgilisi oldu, ama onlardan umduğunu bulamadı. Zaten iki ilişki de aşırı derecede kısa sürdü. Sonra birkaç kere ücretli kadınlarla birlikte olmayı denedi. Ücretli kadınlardan umduğu zevki bulamadı. Sonra yine yalnız olmaya devam etti. Kendi cinselliğini keşfetmek ve tecrübe kazanmak için birkaç erkekle birlikte oldu ama tıpkı birlikte olduğu kadınlar gibi yine umduğunu bulamadı. Bir gün kafasındaki cinsel fantezileri gerçekleştirebileceğini düşündüğü ücretli bir adamla buluşmak istedi. Yatak odasında daha önce görmediği o adamı yani herhangi bir erkeği düşledi. Ama beyni ona sürpriz yaptı. O çok uzun yıllar önce hoşlandığı ama uzun yıllardır görmediği kadın onun bütün fantezilerindeydi. Ali onu uzaklaştırmak istedi, başarılı olamadı. 

 

‘’Ali ata bak.’’ Okuma yazma öğrendiğimiz ilkokul 1’de ilk duyduğumuz cümleydi. Erkek ismi deyince akla ilk gelen isim. Ali ismi yüce, ulu, yüksek ve mevki bakımından en üstün anlamına gelmektedir. Yani Ali üstün bir erkek olma çabasındaki bir adamdır.  

 

Ali adamın yanına gitmedi, belki bir gün gider veya gitmez. Ali cinsel konulardaki başarının kaynağının kafayı takmamak olduğunu yıllar önce öğrenmiştir ama içselleştirmesi daha yenidir. Ali’yi kendisini gerçekleştirmesi için yetiştiriyorum. Buluştuğumuzda benim hikayemden çok etkilenmiş olduğunu, kendisininkini de bloğa koymamı istedi. Ben de ‘’Memnuniyetle’’ dedim. 

12 Mart 2022 Cumartesi

KLİTON’UN 14 ŞUBATI


Öncelikle bu yazıyı yazarken bir güçlükle başa çıkmam gerekiyordu. Travmamın henüz iyileşmediği bir dönemde dinlemiş olduğum bu kaydı tekrar dinlemek zorlayıcı gibi gelmişti ama bu güçlükle başa çıkabildiğimi fark ettim. Bu yazıyı lezbiyen/biseksüel kadınlarla ilgili bloğumda yazı olsun diye yazıyorum. Kaydın sadece ilk 10 dakikasını dinlediğimde yazı oluştu. Yapı olarak lastik gibi uzayan metinlerden haz etmiyorum, fikirler metinde kurşun gibi net ve delici bir şekilde ifade edilmeli. Kaydın devamını dinlememe gerek kalmadan bu yazıyı oluşturdum. 


Kliton, Türkiye’de 2016 yılında faaliyet gösteren  Lezbiyen Biseksüel Feministler’in (Lezbifem) her hafta internet ortamında sunmuş olduğu radyo programıdır. Program “14 Şubat’ı neden sevmiyoruz, neden nefret ediyoruz?” diye başlar. Başka bir konuşmacı 14 Şubat’ı heteroseksizmin yükseldiği bir hafta olarak tanımlar. Heteroseksizm eleştirisi LGBTİ hareketinde, insanların zorla heteroseksüel yapılmasının eleştirilmesidir. 14 Şubat’ta tek taş pırlanta başta olmak üzere hediye satmak ve satın almak teşvik edilir. Biliriz ki hediyeler alarak kadın tavlamaya çalışmak üstün erkek davranışı değildir. 14 Şubat kapitalizmin ve onun yarattığı tüketim kültürünün göz boyamasıdır. İdeal eş, ruh ikizi kavramları teşvik edilmektedir. Bu bir erkek açısından, benim açımdan son derece korkutucudur. Lezbiyenler açısından korkunç olan yanı onların sistemin dışına itilmesidir. Lezbifem’in yaptığı, kendileri için olumsuz olan bir şeyi olumluya çevirmektir ve bu çok güçlü bir duruştur. Lezbifem üyeleri kendi kişisel ve politik duruşlarından çok mutlulardır; sürekli şakalaşmakta gülüşmektelerdir. 


Kadın kadına cinsellikte zevkin doruklarına ulaşma ideali kulağa mantıklı gelmektedir. Çünkü kadın bedeni kadın bedenini tanır. 


Benim açımdan kaderini sevmek ve onu değiştirmek birlikte düşünüldüğünde üstün erkek olma ideali bir motivasyon kaynağıdır. Durumumla barışık bir istemsiz bakir olmak benim için depresyon evresiydi. Şunu biliyorum ki tecrübe erkek için avantajdır, bunu kazanmak için erkek erkeğe ilişkiye bile girilebilir. Barışçıl bir istemsiz bakir olmaktan kadınlarla diyaloğa geçen ve geçmiş biri olmak benim için epey yeni. Bunları yazmakta epey güzel bir numara var; beni bu varoluşum ve fikirlerimden dolayı aşağılayacak kadını direk eliyorum. 


Lezbiyenlerle ilgili fikrim şu: 2 tip lezbiyen var bence. Daha önce erkeklerle yatmış olanlar (ya da hala yatan biseksüeller) daha önce hiç erkekle birlikte olmamış yani altın lezbiyenler. Şu denilebilir: “Daha önce erkeklerle yatmış olan kadınlara lezbiyen denilemez, erkekten hoşlandıysa nasıl lezbiyen olabilir?” Bu biraz karışık bir konu. Benim önerim bir tanıma gidilmemesi. Tanımlar birer hapishanedir. Bu konuda korkunç fikirler erkekten hoşlanmaya olumsuz anlamlar yükleyen politik lezbiyenizm akımındadır. Bana göre bu erkeklere savaş açmaktır ve erkek cinselliğine alenen saldırı projesidir. Trans kadınlara açıkça zorbalık yapan TERF grubunun üyeleri lezbiyen olduklarını iddia etmektedir. Yani lezbiyen olmak doğrudan erkek düşmanı olmak anlamına gelmemektedir. Bazı lezbiyenlerin erkek düşmanı olması onların sorunudur. 


Genelde sonuç paragrafı yazmıyorum biliyorsunuz ama bu sefer yazacağım. Lezbiyen ve biseksüel kadınlar vardır ve ötekileştirilmemelidir. Bütün insanlar kardeştir, kardeş olmamız için eşit olmamız, aynı olmamız gerekmez. 






10 Mart 2022 Perşembe

BOYS DON’T CRY ÜZERİNE


 

 

Brandon Teena yakışıklı karizmatik ve iyi giyimli bir trans erkek görünümünde bir intersekstir. Şeyine çorap sokarak penisi varmış izlenimi yaratır. Göğüslerini de bandajla bağlamaktadır. Daha sonra yapay penisi iç çamaşırının içine yerleştirdiği görülür. 

 

 Lonny onu beğenmiştir: ‘’Erkek olsaydın seninle yatmak isterdim.’’ Brandon şu cevabı verir: ‘’Yani sen ‘’erkek’’ olsaydın benimle yatmak bile isteyebilirdin.’’

 

Barda bir kızla tanışır. Kızın abisi ve diğer erkek arkadaşları Brandon’u ‘’Lezbo, ibnemsi’’ diye hakaret ederek kovalar: ‘’Seni pataklayacağım.’’ 

 

Lonny şunu söyler: ‘’Sen erkek değilsin.’’ Brandon şunu der: ‘’En iyi erkek arkadaşım olduğunu söylüyorlar.’’ 

 

Brandon barda başka bir kızla tanışır. Masasından ayrıldığında iri yarı başka bir erkek masaya oturur ve kızı rahatsız eder. Brandon kızı korumaya çalışır ama adama bir türlü vurmayı beceremez, adam onu döver. 

 

Tom John hakkında şunu der: ‘’Doktorlar onun anlık hislerini kontrol edemediğini söylediler. Bu lanet olasını kontrol edebilen tek kişi benim.’’ Tom elini yangının içine koyar: ‘’Bunu denedin mi?’’ Brandon sorar: ‘’Evini sen mi ateşe verdin?’’ Tom vücudundaki bıçak izlerini göstererek şunu der: ‘’Hiç yaptın mı? Bazıları duvarları yumruklayarak delikler açıyorlar. Bıçak gerçekliğe dönmeme yardımcı oluyor. İçimde bu şeyi kontrol ettiğim zaman kimseye saldırmıyorum. Dene’’ Brandon şunu der: ‘’Sanırım seninle kıyaslanınca ben bir hanım evladıyım.’’

 

Lana 13 yaşındayken John hapishanedeyken ona mektuplar yazmıştır. Lana Brandon’un bunu bildiğini öğrendikten sonra Brandon ile öpüşür.

 

Brandon araba hırsızlığı suçundan yargılanmaktadır. 

 

John Brandon’a şunu der: ‘’Lana’yı emanet edebileceğim başka erkek düşünemiyorum. Burasının benim evim olduğunu unutma.’’ 

 

Brandon hapse girer. Hapiste şınav çekmektedir. 

 

Hapiste Lana Brandon’u ziyaret eder. Brandon interseks olduğunu Lana’ya söyler. Lana onu olduğu gibi kabul eder. 

 

Lana ve Brandon ‘’Boys don’t cry’’ müziği eşliğinde sevişirler. 

 

John Brandon’un trans erkek olduğunu onun hız sınırını geçtiği trafik cezasından öğrenir.  

 

John ve Tom onun erkek olup olmadığını ispatlamak amacıyla Brandon’a saldırırlar. Paltolonunu indirip cinsel organını görürler. Sonra Lana’ya da zorla göstertirler. 

Bir sonraki sahnede Brandon’nın yüzünde yaralar vardır ve polis şu soruyu sorar: ‘’Paltolonunu indirip kız olduğunu gördükten sonra ne yaptı? Seni okşadı mı?’’ Brandon cevap verir: ‘’Hayır.’’ Polis devam eder: ‘’Elini içine sokup az da olsa oynamadı mı?’’ Brandon şöyle cevap verir: ‘’Ne yaptığını bilmiyorum.’’ 

 

John ve Tom dışarıda onu bir daha yakalamışlardır. Ona tecavüz ederler. 

 

Brandon kendisine vurmaya başlar. Kendisini yok etmek istemektedir. 

 

Tecavüze uğradığını çok utandığı için saklar, ama doktor anlamıştır. 

 

Sonunda John Brandon’u öldürür. Tom Brandon’un cansız bedenine bıçak saplar. 

 

Trans erkekler vardır, interseksler vardır! Herkes herkesin varoluşuna saygı duymalı. 

“MARLA”YA TECAVÜZ EDECEĞİM


“Bilsek de bilmesek de, istesek de istemesek de, aldırsak da aldırmasak da hepimiz kendi neslimizin üreme oyununu kazanmaya -hepimiz üreme başarısının peşinde koşmaya- programlanmışız. Başarılı atalarımız bize kaçırılamaz bir biçimde genetik talimatlar yüklemiştir, bu talimatlar bizi yönlendirerek, hem rekabet etmemiz gerektiğini, hem de nasıl rekabet edeceğimizi söyler.” (Baker, 2013, 26) 


“Marla’ya tecavüz edeceğim.” Beni Marla’yı taciz etmekle suçlayıp beni aralarından uzaklaştırdıklarını ifade ettikleri toplantıda, Tyler’ın bana saygı göstermemesini ağlayarak anlattıktan sonra kriz geçirip fiziksel hareketlerle göstererek bağırarak ağzımdan çıkan bir ifadeydi. Ağzımdan öyle bir ifade nasıl çıkmıştı anlamamıştım, tıpkı Tyler’ın bana onunla “O çok zevk alıyordu. Bağırmasın diye ağzını kapıyordum.”  dedikten sonra Marla’dan uzaklaşmamı anlamlandıramadığım gibi. Toplum zaten ondan uzaklaşmamı empoze ediyordu. Ben de iyi bir şey yaptığımı, bir yol kat ettiğimi düşünmüştüm. 


Bunları söyledikten sonra toplantıdaki herkes ağlamaya başlamıştı. Sağ elime baktığımda masaya vurmaktan mosmor olduğunu görmüştüm. Hiç acı hissetmemiştim. 


Modern kurumlar tacize, tecavüze karşıdır. Baker Sperm Savaşları kitabında şunu demektedir: “Modern insan kültüründe tecavüzcülere karşı savunma kurumsallaşmıştır. Tecavüzcünün kaderi, eğer yakalanacak olursa, şiddet, yaralama veya genç yaşta ölüm yerine hapse girmektir.” (Baker, 2013, 335) 


Bugünden çok uzun yıllar önce kitap okumayı bilmezken Nadir sitesinden alıp Cinsel Zorbalık - Susan Brownmiller kitabını okumuştum (ki şu anda yaşadığım yerdeki kitaplıkta değil. Edit: Kitap elime geçti, ilk bölümünü okudum, ilginç bir şekilde son cümlesi Türklerden bahsediyor.) Kitapta cinsel şiddet deneyimleri uzun uzun anlatılmaktadır. Bu yüzden bana epey pornografik gelmişti, ne yalan söyleyeyim. Hatta “Kalçalarına yarım aylar ısırılmıştı.” şeklindeki bir anlatıyı hiç unutmadım. Sperm Savaşları’nı da yeni almış olsaydım onu da Nadir’den alacaktım. Bir kitabın Nadir’den alınıyor olması baskısının olmadığı anlamına geliyor. Bir şekilde baskısının olmaması bir kitabın değerini düşürür mü, hayır. Ben Cervantes’in “İçinde iyi bir şey bulunmayacak kadar kötü kitap yoktur.” sözüyle hareket eden biriyim. 


Bugün bu kadar kontrolsüzce davranıp hiçbir kadın için bu lafı etmem. Sonuçta sosyal varlıklarız. Kimseye rızası dışında bir şey dayatarak tahakküm etme lüksümüz yok. 


BAKER, R. Sperm Savaşları, 2013, İstanbul 

VİCKY CRİSTİNA BARCELONA



Birkaç sene önce gittiğim bir İngilizce konuşma klübünde cinsellik ve kadın erkek ilişkileri hakkında fikirlerimi söylediğimde beni yadırgayanlar bu filmden bahsetmiş ben de çok sevdiğimi söyleyince yadırgamaya devam etmişlerdir. 

 

Çok karizmatik ve etkileyici bir adam olan Juan Antonio Gonzalo’yu olaylı bir boşanma hikayesi vardır. Juan; Vicky ve Cristina’nın yanına gider ve onlara beraber takılmayı ve sevişmeyi teklif eder. İstediği 3’lü yapmaktır. Vicky onu reddeder. Juan ‘’Hayat acıyla dolu. Bu bir fırsat.’’ diyerek kendi özgüvenini ve değerini ortaya koyar. Vicky ‘’Herkesle sevişmiyoruz.’’ diye sınır koymaya çalışır. Juan şöyle der: ‘’Hep böyle tutkuyu öldürene kadar analiz mi yaparsınız?’’ Cristina Juan’dan etkilenmiştir. Vicky şunu der: ‘’Normal bir içki teklifinde bulunsaydınız sorun olmazdı.’’ Juan şunu der: ‘’Teklifimde sizi ne rahatsız etti? Sizi güzel ve çekici bulmam değil herhalde?’’ Vicky onu komik ve sinir bozucu bulur. 

 

Vicky karakter olarak ne acıya dayanıklı ne de mücadelecidir. Ayakları yere basan gerçekçi bir tiptir. Bir erkekte ciddiyet ve kararlılık arıyordur. Cristina ise acı çekmenin, tutkunun kaçınılmaz bir parçası olduğunu ve risk alması gerektiğini kabullenmiştir. 

 

Vicky Juan ile Oviedo’da buluştuklarında şunu der: ‘’Karınla yürütemediğin evliliğin acısını onunla bununla sevişerek çıkarmaya çalışıyorsun.’’ Vicky’nin tarzı epey gıcıktır. Vicky nişanlıdır ve evlenecektir. Vicky Juan’la Juan’ın babasının evine gider. Sonra da yemeğe çıkarlar. Daha sonra sevişirler.

 

Juan Cristina ile de sevişir. Juan Cristina ile sevgili olmuştur. Juan Cristina’yı eski karısı Maria Elena ile tanıştırır. Maria intihara teşebbüs etmiştir. Juan Cristina’ya Maria’nın birkaç ay evlerinde kalmasını teklif eder.

 

Maria Juan başka bir kadına baktı diye onu öldürmeye kalkmıştır, Juan da kendisini savunmuştur. Bu aralarında geçen şiddet hikayesidir.

 

Vicky evlendiği adamın doğru kişi olup olmadığını sorgulamaktadır. Oviedo’da Juan’la geçirdiği vakit onun kafasını allak bullak etmiştir.

 

Cristina Maria ile sevişir. Arzunun sınırları yok, yeter ki onu özgür bırak. Aynı kişiyi seven iki kadının birbirleriyle seks yapması da iyice ilginç. Vicky’in kocası Doug şunu sorar: ‘’Biseksüelsin yani.’’ Cristina o efsane cevabı verir: ‘’İsim vermeye gerek yok. Neysem oyum.’’ Fotoğraf uğraşı Cristina, Maria ve Juan’ı yakınlaştırmış, 3’lü seks yapmaya başlamışlardır. 

 

Cristina gitmek istemektedir. Juan onun doğru kişiyi ya da kişileri bulamadığını düşünmektedir. Cristina birkaç hafta uzaklaşıp kafasını toparlamak istemektedir. 

 

Vicky içten içe ‘’Kendisinden hoşlanmayan, eski karısına bağlı, bohem bir ressam’’ gibi gördüğü Juan’ı istemektedir. Doug’u şöyle tanımlamaktadır: ‘’Benimle evlenen, beni seven, gayet düzgün.’’ Bu ‘’gayet düzgün’’ olumlu özellikleri olan adam yerine olumsuz ama cazibesi yüksek adam arzulanmaktadır. 

 

Judy Vicky’e şunu der: ‘’Ona aşıksın. Eğer bir şeyler yapmazsan yıllar geçecek ve pişman olacaksın.’’

 

Cristina gidince Juan ve Maria tekrar kavgalı günlerine döner. Maria Juan’ı terk eder. 

 

Juan bütün o kendinden emin haliyle Vicky’e şunu der: ‘’İkinizden birden etkilendim.’’ Vicky şunu der: ‘’Seninle gelecek planlanacak cinsten bir adam sayılmazsın.’’ Maria gelir ve onları silahla vurmaya çalışır. Juan Maria’yı zapt eder. Sonra da elinden silahı alır. 

 

Juan cesareti, özgüvenli yüksek, gayet çekici ve karizmatik; kadınları kendisine aşık edebilen bir adamdır. Etrafındaki o bir çok kadın onunla olmaktan çok zevk almaktadır. Bu film toplum tarafından dayatılan zorunlu tek eşliliğin eleştirisidir. 

9 Mart 2022 Çarşamba

Bebek Midpoint’in Önü



Bir gün Bebek Midpoint’in önünde taksici paramı çarpmaya kalkmıştı. Ben de yakaladım. Israrla paramı geri vermedi. “Tyler” ile buluşacaktım. Sonra o geldi. “Bir sorun mu var?” deyince taksici paramı geri verdi. Sonra bana şunu dedi: “Ben bilerek ön kapıyı açtım. Çok tehlikeli bir bakışım vardır. O adamı dövmeye gelmiştim. Sana burada bunu yapıyor, o adamı linç ederler.” 


Hayatımda hissettiğim en kötü anlardan biriydi. Ben kendimi koruyamamıştım, benim olmasını istediğim kadına bağırttıra bağırttıra zevk veren adam beni korumuştu. 


“Tyler” hep Bebek Midpoint’e gelirdi. Orada görüşme yaptığı zihinsel engelli bir çocuk vardı.  Onunla o gün ben de tanışmıştım. 


Bana şunu derdi: “İnsanların yüzüne bak, zengin insanların jest ve mimikleri farklı oluyor.” Bana o da “şımarık bir zengin çocuğusun” derdi. Şımarık zengin çocuğu hiçbir zaman olmadım, “Tyler” ve “Marla”nın beni bu şekilde etiketlemesi beni çok kızdırmıştı. Doğduğum günden beri hiç maddi sıkıntı çekmedim. Bunun karakterim üzerinde elbette ki etkisi olmuştur ama “şımarık” “piç” bunlar ağır ithamlar. 


“Buradalarda kadınlar bazen erkeklerle sevişmeye gelirler.” Asosyal ve içine kapanık bir ergenlik geçirdiğim için dışında kaldığım mevzular kadın/erkek ilişkileri. Belki de “Marla” da böyle işler yapmıştır. Sonuçta cinsel cazibesi yüksek, genç ve güzel bir kadındı. Gözleri çok güzeldi. 

8 Mart 2022 Salı

1 Haftadır Değişimim


Kendime inandım ve arzularımı yönettim. 


Canım istedi, sağlıklı beslenmek ve akşam yemeğini tamamen kaldırmak. 


Kendime ödev verdim haftada 2 gün Krav Maga (ağırlıklı olarak vuruş çalışması) 3 gün de Macfit’te spor yapıyorum.


Bugün tartıldım. Tartıda 3 kilo eksilmişim ve kas oranım artmış. 


Duygusal Çeviklik - Susan David kitabını okuyorum. Daha bitirmedim. Kitap okumayı hiçbir zaman ihmal etmiyorum. Günde 1 saat en az okuma ödevi veriyorum kendime. 


Üst gövdemde bir genişleme hissediyorum. Dik durmakta artık eskisi kadar zorlanmıyorum. Krav Maga hocam vuruşlarımın sertleştiğini söyledi. 


Kendime göre bir disiplin anlayışım var ve bunu sağlamak zor değil. 


İnsanın sosyal ortamlara da ihtiyacı var. Ücretsiz bir kişisel gelişim kursuna yazıldım. Ders ortamını özlemişim. Dün arka arkaya iki konuşma dinledim. 


Her okuduğumu, dinlediğimi büyük bir hevesle alıp süzgeçten geçirerek kendi gelişimim için kullanmayı hedefliyorum. 


7 Mart 2022 Pazartesi

Şiddetin cinsiyeti yoktur


Şiddet 4’e ayrılır. Fiziksel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet ve duygusal şiddet. Bence şiddetlerin en kötüsü hem bağımsız hem de diğer şiddet biçimlerinin yanında da var olabilen duygusal şiddettir. 


Kadına şiddet vurgusu yapılırken erkeğin mağdur olduğu şiddet biçimleri gözardı edilir. Kadına şiddete ekstra karşı olmamız gereken özel durum nedir? Hiçbir şey. Çünkü kadın erkek eşittir. Bu eşitlik aynılık anlamına gelmez çünkü hiçbir insan aynı değildir. Kadınlar birer çiçek veya vazo değildir. 


“Erkektir, bana baksın. Ben çalışmayacağım.” Ekonomik durumu iyi olmayan bir erkeğe kadının ekonomik şiddetidir. Boşanmayı felaket senaryosu olarak gören zihniyet erkeğin bu mağduriyetini anlayamaz. Burada en doğru duruş evlilik karşıtı olup çapkın hayatını yaşamaktır. Ekonomik anlamda kral sen olursun. Kendin hayatındaki 1. önceliğindir. 


Herkes şiddetin faili veya mağduru olabilir. Durum böyleyken sadece kadına şiddete vurgu yapmak algıda seçiciliktir. Kadına şiddete hayır da erkeğe şiddete evet midir? 

KORUYAN KOLLAYAN POZİTİF AİLE FİGÜRÜNÜN ÖNEMİ BENİM ÇOCUĞUM BELGESELİ


 

Benim Çocuğum belgeseli ailelerin zihinlerinde devrim etkisi yaratan bir yapımdır. Filmde aileler geçmişte çocuklarına yaşattıkları travmalardan rahatsız olmakta ve çocuklarını sevgiyle kucaklamaktadır. Benzer kucaklama halini Pose dizisinde görürüz. Aileleri tarafından sokağa atılan gençler ve trans kadınlar kendileri aile kurarlar ve birbirleriyle dayanışırlar. Tabii bir taraftan sokağa atılan insanlar bir yanda da aileleri tarafından kucaklanan insanlar. 2.si gibi olsun diye LGBTİ aile grubu Listag ve Benim Çocuğum belgeseli var. 

 

Bunları neden yazdım. Bu yazıda kişi sayısı kadar çeşidi olan erkekliğin bir çeşidi olan trans erkekleri anlatmayı amaçlıyorum. 

 

Bir kadın doğum uzmanı olan Zeki Tanrı’dan bir tane kızı olsun istemiştir. Kızı olduğunu zannedip çok sevinmiştir. Bir insan neden özellikle kız çocuk ister ki? Dışarıdan yapılan cinsiyet ataması kişinin gerçek cinsiyetiyle uyuşmamaktadır. Bu da çok derin sorunlar doğurur. Önerim 12-13 yaşlarında hormon tedavisine başlanmasıdır. Yani kendini erkek hisseden herkesi erkek yapma projesi. En radikal feminist kudurtan cinsten. Aslında mantıken şöyle bir şey var. Eğer erkeğe kendi çocuğuna sahip olma kabiliyeti verilirse, dünyadaki herkesi erkek yapma projesi tüm coşkusuyla start alır. Dolayısıyla dünyadaki herkesin erkek olması ümit edilebilir. 

 

Nilgül’ün trans erkek oğlu çocukken kızlarla da erkeklerle de oynayamamaktadır. Çünkü arkadaşları onu ara bir form olarak görmektedirler. Nilgül oğlunu erken yaşta kadın figürüne hiç sokamadığını anlatmaktadır. Oğlu erkekler tuvaletine girince çevresindeki insanlar ona kötü davranmıştır. 

 

Zeki’nin oğlu regl olmaktan utanmaktadır. Regl ayaklara vurulan bir zincirdir, insanı aşağı çeken kötü kokulu bir canavardır. Oğlan tuvalette bayılınca okulu anlayış göstermez, çocuktan bir an önce kurtulmaya çalışır. Bu eğitimcilerin farklı gördüklerine karşı antipatilerini hiç anlayamamışımdır. 

 

Nilgün’ün annesi oğlu için şunu demiştir: ‘’Sen onu kız gibi yetiştirmedin.’’ Bir çocuk kız değilse onu kız gibi yetiştirmek mümkün değildir. Ruhunda derin yaralar açmana sebep olur. 

 

Belgeselde Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) tanıtımı yapılmaktadır. CETAD uzmanlar yetiştiren güvenilir bir kurumdur. 

 

Listag CETAD ile ortak, aileler için bilgilendirme toplantıları yapmaktadır. Belgeselin bunu içeren bölümünde psikiyatri uzmanı Dr. Nesrin Yetkin ve psikiyatri uzman Dr. Seven Kaptan konuşmaktadır. 

 

Toplantıya katılan Murat’ın trans erkek oğlu vardır. Şunu demektedir: ‘’Aile birliğinin çok şey sağladığını düşünüyorum.’’ Bir trans erkeğin geçiş sürecinde ailesinin arkasında olması, ihtiyaç duyduğu duygusal desteği almasını sağlar. 

 

Bir diğer katılımcı Feride’nin trans erkek oğlu ona açılmıştır. Toplum ona erkek olma izni vermemektedir. Bu travmatik bir süreçtir. Ben diğer yazılarımda erkekleri trans/trans olmayan diye ayırmadığımı yazmıştım. Bir erkeğin erkekliği ile barışma süreci Kubler-Ross modeliyle açıklanabilir. İnkar, Öfke, Pazarlık, Depresyon, Kabullenme. Feride ve trans erkek çocukları olan herkesin yaptığı vurgu şudur: Bu doğuştandır ve küçük yaşta kendini göstermektedir. Feride bunu bir hobi gibi görmüştür. Aileler toplumdaki bilgi kirliliği nedeniyle çocukların gelişimi için çok önemli olan bu konuyu pas geçmekte, önemsiz bir şey gibi görmektedir. Feride şunu demektedir: ‘’Çocuğumun geleceğinden endişe ediyorum.’’ Endişe edilecek bir durum yoktur. Kişi kendisini severse diğer insanlarla daha sağlıklı iletişim kurar. 

 

Dr. Nesrin Yetkin: ‘’Ya kız ya erkek cinsel organlarıyla doğuyorum. Bunun istisnası intersekstir. 2-3 yaşında cinsel kimlik oluşur, ben kadınım ya da ben erkeğim. Bu cinsel organla uyuşmayabilir.’’

 

LGBTİ bireylere tavsiyem, Benim Çocuğum belgeselini ailenize, sülalenize izletmeniz. 

 

 

 

 

Kitapları nasıl okuyorum



Kitapları hiçbir zaman düşünürlerin fikirlerini ezberlemek için okumadım. Hep aslında ne anlatmak istiyor diye sorguladım. Kitabın asıl anlatmak istediğiyle değil, zihnimde bıraktığı özüyle hareket ettim.


Kitapları okuyunca şunu farkettim. Zihin yazılanları anlamadığını zannetsen de muhakkak anlıyor ve bazen de daha sonra senin karşına çıkarıyor. 


Birbirinden farkı şeyler söylediğini iddia eden kitaplar okudum. Hakikat o şekilde kendini daha net ortaya çıkarıyor. Farkettim ki, bütün kitaplar aynı şeyleri anlatıyor. 


Zihnimde kendime ait bir iç sesim var, bunun da doğduğum günden bugüne tarihselliği var. Bununla mücadele etmemi söyleyen başka insanların fikirlerini kafaya takmayıp kendi zihnimi bağrıma basıyorum. 


Başka düşünürlerin fikirleri umrumda değil. Belki ben onları yanlış anlıyorum, olsun. Benim anladığım şey benim için kıymetli. Bir yazar olabildiysem bir şeyleri doğru yapmışımdır.


Her zaman, bilinen ama sözcüklere dökülemeyen bilgiye güvenirim. O bilgi bana lisede bir şiir yarışmasında Marmara Bölgesi’nde ilk 25’e girmemi sağlamıştır. Hiç şiir okumadığım halde kendiliğimden şiir yazardım, söz sanatlarını bilmememe rağmen söz sanatlarını kullanırdım, edebiyat dersinde görünce de “Ben bunları kullanıyordum zaten.” deyip şaşırırdım. 

Yabancılaşma Üzerine


Hegel felsefesinde yer alan yabancılaşma kavramını sosyolojiye kazandıran kişi Karl Marx’tır. 1844 El Yazmaları eserinde işçi sınıfının durumunu yabancılaşma kavramı üzerinden açıklamıştır. Sistemin kuklası olma durumunu erkeğin özüne yabancılaşma diye okumak da mümkün. 


Marx’ın bu eseri sonradan bulunmuştur. Dolayısıyla Marx ve Marksizmi bu eserle değerlendirmek ne derece mümkün, tartışmalı. 


Benim dikkatimi verdiğim konu yabancılaşma kavramının kendisi. Bir erkeğin toplum tarafından feminenleştirilmesi onun özüne yabancılaştırılmasıdır. Ailenin çözülüşü erkekliğin bilgisini para ile satın alınan, anlamı yitirilmiş basit hobi aktivitelerine dönüştürdü. Maddi sorunları nedeniyle ailesiyle bağını koparamamış, mükemmeliyetçiliği aşılayan sistem yüzünden travmatize olan erkekler…Kadın öğretmenlerin feminen zihin yapısı nedeniyle kız gibi yetişen oğlan çocukları… Erkekliğin bilgisi aktarılmamış, toplumda özgüven sorunu çeken ergenler ve yetişkinler... 


Yaşantımızı 3’e ayırabiliriz. Geçmiş, bugün ve gelecek. Geçmişi düşünmek insanı bir yandan motive ederken bir yandan acıtıyor. Onu değiştirme gücümüz yok çünkü. O yüzden ona takılı kalmak mantıklı değil. Sayfayı çevirip bugün kendimi olası geleceğe nasıl taşıyabilirim ona bakmalı. Ben kendime şunu söylüyorum: Evet, yarın ölecek olduğumu bilsem de şu an bunları yapıyor, örneğin bunları yazıyor olurdum. 

6 Mart 2022 Pazar

NİYE YAZIYORUM?


 

Özelimi herkese açmam garip bir şeymiş gibi varsayılabilir. Aslında bu sığ bir bakış açısı olur. Otobiyografik takılmak beni çok mutlu eden, kendimi iyi hissettiren bir şey. Yazarken de şunu fark ediyorsun, kendi dünyanı yaratmışsın. Yazdığın şey hiçbir görüşün kopyası değil, derin düşüncenin ürünü. Bunu üretecek bilgiye ve derinliğe sahipsin. Bir de kendi sayfan olduğu için sınır tanımıyorsun. İşin en güzel kısmı bu. 

 

Beni yazdıklarımdan dolayı yargılayacak, beni anlamayacak olan insanlar zaten beni sevemeyecek olan insanlardır. Ben beni sevmeyenle niye muhattap olayım? Sınırımı koyarım. 

 

Yazdıktan sonra kendimi çok iyi hissediyorum. Benim olayım ortaokuldan beri yazmaktır. O zaman bilinçsizce yazıyordum. 

 

Çok ilginç, bana travma yaşatan o kadına attığım mesajı aradan 10 yıl geçmesine rağmen hatırlıyorum: ‘’’’Tyler’’ bana cinsel deneyimlerinizi anlattı. Ben de onların benimle olmasını hayal ettim. Biliyorum, yanlış bir düşünce, istediğinle birlikte olursun ama nasıl  onunla olursun da benimle olmazsın diye düşündüm. Hala da böyle düşünüyorum. Sen bana mesafeli davranınca acayip hırslanıyorum. Belirtmek istedim sadece.’’ 

 

‘’’’Belirtmek istedim sadece.’’ Ne demek istedin?’’ diye bana kızmıştı. Aslında bu kendini en yalın biçimde ifade etme biçimi. Sorun ne, anlamıyorum. Neyse, bitti gitti. Anlamam gerekmiyor. Hakikaten, anlamam gerekmiyor. Uzak durmam yeterli. 

 

Travmam tetiklendiği zaman içimde bir ses: ‘’Geçti, geçti, hepsi geçti.’’ diyor. Şu sıralar böyle bir şey yaşamıyorum. Bir ara çok yaşadım. Yaşadığımız şeyler bizi güçlü kılmış. 

 

Sürekli yazmalı. 

 

KUBLER-ROSS EVRELERİNDE KABULLENME EVRESİNE ULAŞMA SÜRECİM


 

Ben bir önceki yazımda bir erkeğin erkekliğiyle barışma sürecini Kubler-Ross’un evreleriyle açıklanabileceğini yazmıştım. Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim ama özetlersem: Bir kadının partner seçimlerinin ve ayriyeten beni defalarca aşağılamasının bende yarattığı derin travmayı aşma hikayemdir.  

 

1. evre İnkar’dır. Bu inkar evresinde doğru bildiğim yanlışları savunan, know-that fikirleri olan bir adam olmaya devam etmişimdir. 

 

2. evre Öfke. Burada bir aşama kaydedip hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmeye çalışmışımdır. Takıntı yaptığım kadını çok ileri seviyede taciz edip bütün nefretimi kusmuşumdur. 

 

3. evre Pazarlık. Sistematik tacizi bırakıp kendi içime dönmüşümdür. Maskülen düşünce, pick-up, red pill gruplarına girip nasıl daha iyi bir erkek olunur onu kovalamışımdır. Hayatıma cinsel olarak giren bir kadın olsun istemişimdir. 

 

4. evre Depresyon. Hayatıma hiç kadın sokmadığım, kadınların bana bakmayacağını düşündüğüm bir dönem. İncel gruplarına üye olmuş, 20 kilo almış, kötü beslenmeye başlamıştım. Onun sayfasına sadece kendimi ifade etmek ve var etme amacıyla şunu yazdım: ‘’Seni bütün kötü yaşanmışlıkların, bütün (kötü) kadınların simgesi haline getirdim.’’

 

5. evre daha bir haftadır içinde bulunmaya başladığım Kabullenme evresi. Artık kadınlarla sağlıklı ilişki kurabileceğimi düşünüyorum. Etrafıma yaydığım enerji sayesinde sokaktaki insanlar kendiliğinden benimle konuşmaya başlıyor. Hayatımda bir kadın olsun zorunluluğu hissetmiyorum çünkü hayatımın merkezine kadınları koymadım, hayatımdaki 1. önceliğim kendim. 

 

Kaynak: Feminist Dünyada Erkek Olmak – Serkan İnci (sayfa: 119-120) 

 

VİKİNGLER DİZİSİ BJORN’ÜN ERKEKLİĞE GEÇİŞİ


 

Dizi Doğu Baltık Bölgesi’nde MS 793 yılında Vikingleri anlatır. 

 

Ragnar Lothbrok üstün erkek özelliklerine sahip bir erkektir. Çok karizmatik bir liderdir ve çok iyi bir savaşçıdır. Ragnar oğlu 12 yaşındaki Bjorn’e dövüşmeyi öğretmektedir. ‘’Gözünü aç’’ demektedir. Ragnar sopayla Bjorn’e vurmayı dener, amaç kalkanla gard almayı Bjorn’e öğretmektir. Sonra Bjorn sopayla Ragnar’a vurmayı dener ama bir türlü isabet ettiremez. Ragnar alaycı bir şekilde sırıtır. Ragnar’ın tüm bu tavırları erkeklik eğitiminin bir parçasıdır. Ragnar erkektir, Bjorn ise oğlan. 

 

Lagerta Ragnar’ın koynundayken onun başka kadınlarla birlikte olmasından yakınır. Ragnar da şunu der: ‘’Geçende rüyamda bana kanlı sucuk yedirdiğini gördüm. Bu bana kalbini verdiğin anlamına geliyor.’’

 

Ragnar artık Bjorn’ün Vikingler toplantısına gidebileceğini düşünür.

 

Lagerta’ya iki adam saldırmaya kalkar ve Lagerta bir kadın olarak dövüşerek adamları etkisiz hale getirir. Yani temel felsefe şu olarak gözükmektedir: Güçlü olan hayatta kalır.

 

Ragnar Bjorn’e kendisine saldıran ayıyı mızrağıyla öldürdüğünü ve köpeği de çıplak elleriyle boğduğunu söylerken eliyle kurbanı Bjorn’müş gibi gösterir. Bjorn de bunları yapan kendisiymiş gibi hissedip mutlu olur. Ragnar gücünü göstererek kadınını evlenmeye ikna etmiştir. 

 

Ragnar Bjorn’e şu soruyu sorar: ‘’Bilekliğini almaya ve has bir erkek olmaya hazır mısın?’’ Şunu da sorar: ‘’Peki bir erkek ne yapar?’’ Bjorn şöyle yanıt verir: ‘’Dövüşür.’’ Başka? ‘’Ailesini gözetip kollar.’’ Ragnar Bjorn’ün cevaplarını onaylar ve Bjorn’e kendisi olmadığı zamanlarda erkeklik görevini gerçekleştirmesi için sorumluluk verir. 

 

Rollo Bjorn’ü havaya kaldırıp döndürerek onu selamlar ve kocaman olmuşsun diyerek onu cesaretlendirmeye çalışır. ‘’Buraya toplantı için mi geldin, artık gerçek bir erkeksin.’’ der. Rollo Bjorn’e kız ayarlamak ister. Ragnar ‘’Şu an buna hazır değil.’’ der. Erkeklik sabır işidir. Zamanı gelmemiş şeylerin daha sonra zamanı gelir ve anlarsın bunu. 

 

Bjorn diğer oğlanlar gibi bilekliğini takar ve kendisinden büyük erişkin bir kadın tarafından öpülür. Herkes tezahürat eder: ‘’Erkek oldu sonunda.’’

4 Mart 2022 Cuma

AMERİKAN SAPIĞI HAKKINDA

 

 

Amerikan Sapığı filmi bize nasıl bir erkek olunmaması gerektiğini anlatır. Ana karakter Patrick Bateman mükemmel olmaya çalışmaktadır. Karizmatik ve çekici biri gibi görünür ama aslında bir katildir. 

 

Patrick Bateman’ın imrenilecek bir vücudu vardır, onun için düzenli egzersiz yapmaktadır. Bateman vücuduna, yüzüne çok iyi bakmaktadır. Bateman kendisine şunu der: ‘’Bir Patrick Bateman görüntüsü var. Soyut bir kavram, ama gerçek bir ben yok. Sadece bir varlık… Yanıltıcı bir şey.’’  Bateman’ın fiziksel görünüş takıntısı günümüz dünyasının fiziksel görüntüye indirgenmiş yapısını göstermektedir. Başka insanların beğenisi için yaşadığımızda kendimiz yok oluruz. Kişisel gelişimin motivasyonu kendimiz için yapıyor oluşumuzdur. İnstagram ve Tinder gibi uygulamalar bizi diğer insanlarla kıyaslayarak kadınların beğenisine sunar. Bir yanda yüzeysel olan imajların dünyası, bir tarafta çok güçlü olan sözün dünyası vardır. İnsanlar imajlarla değil, sözlerle iletişim kurarlar. Bir insanın fiziksel görüntüsünü geliştirmesi kendisine yapacağı bir katkıdır fakat insan kusursuz olmadığı için kendisini kötü hissetmemelidir. Kadınların beğenisi üzerinden kişinin kendisini inşa etmesi bir hatadır. Beğenen ağzından çıkan cümleleri beğenir, gerçek sokaktadır, İnstagram ve Tinder’da değil. 

 

Patrick Bateman New York batı yakası 82. caddede oturmaktadır. Wall Street’te çalışmaktadır. Müzik dinlerken sözde nişanlısının konuşmasından rahatsızlık duymaktadır. Televizyon çağında insanlar olayları yansıtıldığı gibi görmektedir. Elindeki kumanda ile zapping yaptığı zaman kötü olayları anlatan haberlerden kurtulabilmektedir. Aslında ben bu anlayışı eleştiriyorum, bütün dünyayı kurtarmaya yönelik bir çaba da mükemmeliyetçiliğin bir göstergesi olabilir.

 

Bateman nişanlısıyla konuşurken lezbiyen pornosu izlemektedir. Porno izleme alışkanlığı hiç edinilmemesi taraftarıyım. Pornonun sunduğu cinsellik dünyası sahtedir. 

 

Bateman’ın nişanlısının toksik cümleleri şunlardır: ‘’2 çocuk istiyorum.’’

 

Bateman ve iş arkadaşları moda ve dış görünüş üzerinden birbirleri ile kendilerini yarıştırmaktadır. Bateman bir kartvizitin kendisininkinden iyi olması düşüncesi karşısında kötücül kıskançlık duymaktadır. 

 

Bateman ‘’Seninle hiçbir ortak yanım yok.’’ diyerek evsizi öldürür. Bu şekilde kendisinin üstün olduğuna kendisini inandırır. Açgözlülük ve iğrenme dışında duygusu yoktur Bateman’ın.

 

Dedektife öldürdüğü iş arkadaşı Paul hakkında şöyle der: ‘’Büyük ihtimalle gizli eşcinseldi. Bolca kokain kullanırdı.’’

 

Bateman kadın çığlıkları eşliğinde evde spor yapmaktadır. 

 

Bateman arabasıyla sokakta bir kadını çevirip para bir kadınla birlikte olmak ister. Kadın naz yaparak Bateman’ın arabasına biner. 

 

Bateman müziğin gücünü anlatırken Phil Collins’in şarkılarından bahseder. ‘’Land of Confusion’’ isimli şarkı siyasi otoritenin zulmünü hedef alır. ‘’In Too Deep’’ şarkısı tek eşlilik ve bağlılık hakkındaki şarkısıdır, şarkı coşkuludur sözleri rock şarkılarındaki kadar pozitif ve olumludur. Bunu söylerken kadının boğazını bağlamaktadır

 

Rock şarkılarını araştırdım. Sözleri dikkatimi çeken şarkılar: Manovar – Fighting The World, Rammstein – Du Hast, Master of Puppets – Metallica, WASP – Wild Child, WASP – Animal, WASP – Scream Until You Like It. Rock müziğin insanı güçlendiren, ona iyi gelen bir yanı var. 

 

Bateman anın keyfini çıkaramamakta, adeta sürekli insanların onu izlediği bir hapishanede yaşamaktadır. Seks yaparken aynada kendisine bakmakta: ‘’Acaba güzel ve havalı mıyım?’’ diye düşünmektedir. 

Bateman kendisini olduğu gibi kabullenmesine engel olduğunu düşündüğü herkesi öldürmek istemektedir. 

 

Bateman bir partide kokain çeker. Bu onun mutsuzluğuna iyi gelecek sahte bir tedavidir.

 

Bateman cinayet işleme arzusuna karşı koyamamaktadır. Bu da otokontrolü zayıf bir erkek görüntüsüdür. 

 

Bateman evine getirdiği kadınlardan birine lezbiyen seksten zevk alabileceğini söylediğinde kadın direnir. Ama bir sonraki sahnede seviştiğini görürüz. Bu da cinsel yönelim denen şeyin aslında kaygan zemin olduğunun bir göstergesidir. Cinsel yönelim ve cinsiyetin farkı; cinsel yönelim aslında önemsizleşebilecek bir detay iken cinsiyet bütüncül ve tarihsel olarak inşa edilir. Bu konuda LGBTİ hareketinden farklı düşündüğüm konu cinsiyet ataması yapma meselesidir. Bateman bir erkektir, sevişenler de kadın. Bedene bakarak bir çıkarsamada bulunabiliriz, aksi türlü çok ütopik olur. Kendisini ikili cinsiyet sisteminin dışında ‘’queer’’ kelimesinin türevleri şeklinde tanımlayanlara, ya da bedeni ve beyanı uyuşmayanlara saygı duyulmalıdır fakat bana göre cinsiyetin altını oymaya çalışmak cinsiyete dair ezilme biçimlerini yok sayar. Örneğin Bateman bir erkek olarak fiziksel görüntüsünü hastalıklı bir biçimde kafaya takmaktadır, bu yüzden yüzüne vurulmasına tahammül bile edemez. 

 

Bateman iki kadın sevişirken Whitney Houston’un ‘’Greatest Love of All’’ şarkısından bahseder. Şarkıda kendin olmaya bir övgü vardır. Bateman şunu der: ‘’Kendini koruma ve saygınlık hakkında yazılmış, en iyi ve en güçlü şarkılardan biri. Evrensel mesajı, tüm sınırların ötesine geçer. Ve kendimizi iyileştirmek için henüz çok geç olmadığı umudunu insana aşılar.’’ Ekler: ‘’Başkalarıyla empati kurmak imkansız olsa da, her zaman kendimizle empati kurabiliriz.’’

 

Sonra kadınları vahşice öldürmeye teşebbüs eder. Kadın direnmek için Bateman’ın yüzüne vurduğunda Bateman büyük bir zarafetle baktığı yüzü zarar görecek diye düşünür ve çok öfkelenir. Bateman’ın dış güzellik takıntısı onu saldırıya karşı güçsüz kılar. Dövüşçülere baktığımızda yüzleri dağılmıştır, bizde bir güzellik uyandırmamaktadır. Ama onların o yüzü aslında büyük bir cesaretin göstergesidir. 

 

 

Bir sonraki sahnede Bateman’ın elinde makinalı testereyle çırılçıplak bir şekilde koştuğunu görürüz. 

 

Daha sonraki sahnede Bateman artık iyice zıvanadan çıkmıştır, gördüğü herkesi öldürmeye başlamıştır. 

 

Bateman çok acı çeken bir adamdır, kesinlikle mutlu değildir. Bateman avukatına her şeyi itiraf ettiğinde avukatı ona inanmaz. Bateman anlar ki tüm bunları kafasında kurmuştur. 

 

Bateman’ın içinde bulunduğu durum Dövüş Klübü filmindeki: ‘’Kişisel gelişim mastürbasyondur.’’ repliğiyle karşılanabilir. 

 

KURAK GÜNLER

Kurak Günler filminin geçtiği Yanıklar isimli taşra kasabasında kuraklık ve obruklar vardır. Belediye sakinleri havaya tüfekle ateş ederek d...